Bir kararın anatomisi
Zihninin içinde, her an açık olan gürültülü bir pazar yeri hayal et. Orada her tezgâhtan bir ses yükselir: Korkuların fısıltısı, anlık arzuların çığlığı, el âlemin beklentileri, geçmişin pişmanlıkları... İtiraf edeyim, o pazar yerinde yıllarca kayboldum. Her yol ayrımında, en çok bağıran sese kulak verip, defalarca aynı çıkmaz sokaklarda buldum kendimi. Çünkü insan, en çok yanlış kararı, doğru kararın ne olduğunu bilmediğinden değil, o kararı verecek sükûnete ve cesarete sahip olmadığından alır.
Sıradan bir günün, bu pazar yerinde tam 35,000 küçük tereddütle geçtiği söylenir. Oysa hayatın yönünü gerçekten tayin edenler, o gürültüden çıkmayı bir şekilde başaranlardır. Onlar, kararlarını zihinlerinin sessiz atölyesinde, yılda belki on beş defa, ama her seferinde bütün bir ömrü hesaba katarak alırlar. Aradaki fark, bir sayı farkı değil, bir varoluş mimarisi farkıdır.
Onların doğuştan gelen bir kehanet yeteneği yok. Sadece, benim gibi nicelerinin, o pazar yerinde kaybolduktan sonra, hatalarının enkazından topladıkları parçalarla inşa ettikleri bir Kader Avadanlığı var. Bu avadanlıktaki her alet, mükemmel olmak için değil, o kaçınılmaz kusurlarımızla daha bilgece yaşayabilmek içindir.
Avadanlıktan ele gelen ilk alet, Yakut Saplı Makas'tır. Bu paha biçilmez makas, üzerine geri dönülemezliğin kan kırmızısı damgası vurulmuş hayati kararları, gündelik hayatın önemsiz ve geri dönülebilir endişelerinden tek bir kesikle ayırır. Bir şehirden........
© Milat
