Tarihi Yazmak, Geçmişle Hesaplaşmak
Tarihi yazmak, sadece olup biteni anlatmak değildir; bir milletin hafızasını canlı tutma gayretidir. Çünkü hafızasını kaybeden bir toplum, yönünü de kaybeder. Bizim hafızamızsa, şu günlerde her ekranda gösterilen dizi filmlerde olduğu gibi sadece savaşlar, padişahlar, fetihler değildir; dualar, emekler, umutlar ve alın teridir.
Bugün ne yazık ki geçmişini küçümsemeyi “ilericilik”, kendi değerlerinden uzaklaşmayı “özgürlük” zanneden bir anlayışla karşı karşıyayız. Sosyal medyanın birkaç satırlık yorumlarında, dijital platformların yarım saatlik belgesellerinde koca bir medeniyetin yargılandığını görüyoruz. Tarihin inceliklerini bilmeden, dönemin şartlarını anlamadan yapılan bu kolay ön yargılar, aslında bir hafıza savaşının parçası. Bu savaşta hedef, tarihimizi unutturmak değil sadece; onu çarpıtarak içini boşaltmak, ruhunu söndürmek.
Oysa gerçek tarihçilik, bugünün ideolojik gölgesini geçmişin üzerine düşürmeden o dönemin ruhunu anlamaya çalışmaktır. Bir kararın ardındaki zorunluluğu, bir hatanın içindeki........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d