Zamanı anlamak
Zamanın evveli var, tam anlamı ile vâkıf değiliz. Ahiri var henüz tanışmadık, yaşamadık.
Geçmiş, muhayyilemize raf raf, renk renk dizilmiş imgeler bütünü. O işaretlerin temsilleri de yorumları da içimizden geçen renkler ve seslerle sınanıp birikiyor.
Her birimiz hatıramızda biçimlenen hâliyle tanıyoruz anları, eşyayı ve insanları. Zamanın bunda büyük payı var elbette. Onsuz, görüntülerin yanına, olmasını umduklarımızdan ya da aldığımız derslerden birer emare ekleyemezdik zamanın akıcılığı olmasa.
Ama hiç yetmedi bize zaman, yetemezdi de. İnsan, harcanan hangi şeye doyabilmiş bir mahlûktur ki…
Her gün bilmekle, görmekle, anlamakla, algılamakla, kıyasla geçiyorken, ki çoğunlukla hiçbiri sıradanlığımızı telafi etmeye yetmiyorken, zaman nasıl yetebilsindi yaşama açlığımıza?
Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) bir hadisine göre insan iki şeyin kıymetinden habersiz; sağlığının ve vaktinin. Ama yaş alıp ölüme yaklaştıkça, uzuvlar eskidikçe değeri anlaşılıyor ikisin de ve yaşlılık mertebesindekilerin gençlere yegâne tavsiyesi, “zamanınızın ve sağlığınızın kıymetini bilin” oluyor. Çünkü ikisini de harcarken cimri ya da bonkör olma konusunda aşırıya kaçmamak gerektiği, ikisi de bittiğinde daha iyi anlaşılıyor.
Peki zamanın kıymeti nasıl bilinir?
Her geçen dakikayı paraya endeksli gören günümüz dünyasında bu sorunun cevabına yönelik bir arayışa girerseniz, “zaman yönetimi” başlığı altında, verimli yani bol para kazandıracak şekilde zamanı kullanabilmeye ışık tutan yöntemler paylaşıldığını görebilirsiniz. Bu alanda yazılmış onlarca kitap, internet sitelerinde dolaşan sayısız tavsiye, ekonomi ile ilgili akademi bölümlerinde programa dâhil edilen dersler var. Maksat, artık kullanmayı başaramadığımız zamanı geri kazanma disiplinini öğrenmek. Ama bunu yalnızca maddi çıkar için yapmak!
Bütün bu telkinler, “başarıya giden yol”, “kendini” veya “kendindeki gücü keşfet”, “paranı akıllıca kullan”, “az parayla zengin görünmenin yolları”, “az........
© Milat
