Taner Akçam yazdı | Karanlık zamanlar: Şiddeti açıklama grameri çöktü
Karanlık zamanlarda yaşıyoruz. Bu aynı zamanda büyük bir kırılma, modernitenin – aydınlanma düşüncesinin kendisini tanımlamak ve meşrulaştırmak için kurduğu temel yapının çökmesi anlamına da geliyor. Aydınlanma, insanlığın şiddet eğilimlerini akılla, hukukla, evrensel ilkelerle dizginleyeceğini savunan, kendisini bir dönüm noktası olarak sunan bir projeydi.
Aydınlanmanın bu vaadi, Holokost ile büyük bir kırılmaya uğramıştı. Ama 1945 sonrası kısa bir sürede yeniden ayakları üstüne dikildi. Aydınlanmanın temel dürtüleri yeniden etik bir gövdeye dönüştürüldü ve buna uygun birçok yeni kurum oluştu. Birleşmiş Milletler, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ile başlayan onlarca ama onlarca bağlayıcı sözleşme ve bunları denetleyen kurumlarıyla oluşmuş büyük bir gövdeden söz ediyorum. Bugün yaşanan bu gövdenin ve temsilcisi olduğu geleneğin çökmesidir.
Hanna Arend, Geçmişle Gelecek Arasında adlı eserinde Holokost ile yaşanılan “geleneğin sonu” olgusunun ayrıntılı analizini yapar. Holokost’un geleneği fiilen sona erdirmesinin nedeni, endüstriyel yöntemlerle yürütülen, tahayyül sınırlarını parçalayan metafiziksel niyetle işlenmiş bir suç kategorisi ortaya çıkarmasıydı. Olanları yargılamak ve açıklamak miras aldığımız dil ile—Aydınlanma hümanizmi ve klasik adalet anlayışlarıyla— mümkün değildi.
Holokost, Batı geleneğinin şiddeti dizginleyeceği varsayılan kavramlarının yetersizliğini açığa çıkartarak yıkmıştı. Auschwitz sonrasında her şey bir vaat olarak değil, bir hüküm olarak mümkün hâle gelmişti. “Yok artık, o kadar da değil…” cümlesinin kurulması anlamsızlaşmış ve “her şey mümkün” hale gelmişti.
H. Arendt’in “geleneğin bittiği” durumu anlatmak için kullandığı metafor, geçmişle geleceği birbirine bağlayan ipin kopmuş olduğu ara bir boşlukta bulunma halidir. Ve bu “ara boşluk” karanlıktır. Çünkü gelenek karanlık anlarda yönümüzü bulmamıza yardımcı olan, tutunacağımız merdivenin korkuluğu gibi idi ve çökmüştü. Gelenek, geleceğe ilişkin varsayımlarımızda kesinlik sunmasa bile bir süreklilik hissi verirdi.
Bizlere yön duygusu veren her şey, ‘merdiven korkuluğu’, ‘tutunacak ip’ veya yönümüzü bulmamıza yardımcı olacak ‘el feneri’ ya da ‘kutup........
© Medyascope
