Selim Kuneralp yazdı: Birleşmiş Milletler’in bunalımı
Geçtiğimiz hafta her yıl üç ay kadar süren Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun açılışı münasebetiyle birçok ülkenin devlet veya hükümet başkanlarının katıldığı üst düzey bölümü tüm dünyanın dikkatini üstüne çekti. Gerçi bermutat Rusya ile Çin devlet başkanları toplantıya katılmadılar. Oysa her iki ülke Güvenlik Konseyi’nin daimî üyeleri olmaları nedeniyle örgütün en güçlü beş ülkesi arasında yer almaktadırlar. Bilindiği üzere diğerleri ABD, Fransa ve Birleşik Krallık’dır.
Dünya kamuoyunun hatırlayacağı başlıca olaylar şüphesiz Trump konuşmasını yapmak için BM binasına girdiği sırasında yürüyen merdivenlerin çalışmaması ve konuşmasına başlayacağı sırada prompterın bozulması nedeniyle 56 dakika süren bu konuşmayı irticalen yapması olmuştur. Bu aksaklıkların aşağıda bahsedeceğim BM’nin karşılaştığı bütçe sorunlarından ziyade Trump’ın koruma ekibinin işgüzarlığından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
Trump konuşmanın büyük bölümünü BM’nin eksikliklerine, temel hedeflerinin başında gelen iklim değişikliği ile mücadele gibi konulardan dalga geçmesine ayırmıştır. Diğer hatırlarda kalacak konu ise İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu konuşmasını yaptığı sırada Genel Kurul salonunda hazır bulunan ülke temsilcilerinin yarısının protesto amacıyla gösterişli bir şekilde salonu terk etmeleri olmuştur. Bu bir an bana nerede ise elli yıl önce orada görev yaptığım sırada apartheid dönemi Güney Afrika temsilcilerine uygulanan muameleyi hatırlattı. Hatta daha ileri gidilerek müteakip aşamada Güney Afrika’nın temsilcilerinin Genel Kuruldan menedilmesi kararlaştırılmış ve bu yasak apartheid ortadan kalkıncaya kadar devam etmişti. İsrail’in de benzer bir muameleye tabi tutulması bu yıl gündeme geldi ancak yeterli destek sağlanamaması nedeniyle uygulamaya konamadı.
Çalışma hayatımın önemli bir bölümünü iki ayrı uluslararası örgütün sekretaryalarında çalışarak geçirdiğim için bu örgütlerin ancak üye devletlerin istediği kadar güçlü olabileceklerini kişisel tecrübelerinden biliyorum. BM için bu özellikle geçerlidir. Kurulduğu andan itibaren kendisine biçilmiş rol üye devletlerin uygun gördüğü faaliyetlerden ibaret olmuştur. Bugün de öyledir. Nihayet dünya egemen ülkelerden oluşmaktadır. Ülkeler üstü yetki bir tek Avrupa Birliği (AB) ülkeleri tarafından, o da bazı sınırlı alanlarda Komisyon’a verilmiştir. BM Sekretaryası’nın böyle bir yetkisi yoktur.
BM’nin en güçlü organı Güvenlik Konseyi’dir. Bir tek o barışı korumak adıyla bağlayıcı kararlar alabilmektedir. O da veto hakkına sahip beş daimî ülkenin aralarında anlaşmaları şartına bağlıdır. Bu şartın yerine gelmesi ise 1945’teki kuruluşundan bu yana bir tek Soğuk Savaş’ın bitmesi ve Sovyetler Birliği’nin çökmesinden sonra geçen 10 yıl içinde mümkün olabilmiştir. O dönemde Rusya Batı’ya yanaşmış ve örneğin Kuveyt’in Irak tarafından işgaline son vermek amacıyla başlayan ABD önderliğindeki askeri harekata itiraz etmemişti. Çin’in o zamanki siyaseti de kendi bölgesi dışındaki sorunlarda aktif rol oynamamak olduğu için o da bu harekata karşı çıkmamıştı. Putin iktidara geldikten sonra Batı’yla uyumlu politikaya son vermiş ve bugün Güvenlik Konseyi kilitlendiği için barışı koruma konusunda BM atıl bir hale gelmiştir. Bu nedenledir ki........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Ellen Ginsberg Simon