menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Orhan Gazi Ertekin yazdı | Ortadoğu’da Kürt anayasacılığı: Likyacılık mı? Fenikecilik mi?

10 0
10.02.2025

Suriye bugün politik ve anayasal bir yeniden kuruluş sürecinde. Savaş, iç çatışma ve tüm bunların getirdiği güç dengelerinin Suriye’yi nasıl bir yeni ortak yaşam ve anayasal düzen alanına taşıyacağı sorusu sadece Suriye ve Ortadoğu için değil aynı zamanda küresel düzeyde de en heyecan verici sorulardan birisi. Soru Kürtlerin milli devlet talepleri ile doğrudan ilgili olduğu kadar Alevi, Dürzi, İsmaili, ve Hristiyan toplulukların hak talepleri ve tabii ki Türkiye, İran ve İsrail’in “güvenlik” meselelerinin de dahil olduğu oldukça karmaşık, çok taraflı ve çok katmanlı bir yakıcı gündemi içeriyor.

HTŞ’nin şeriatlı veya şeriatsız din devleti tasarıları başlıca takip noktası iken “Batı” bu çok yönlü sürecin müdahil güçlerini barındırıyor. Bu grupların hangilerinin güç ve kudret sahibi olduğu sorusu kadar hangilerinin hegemonya kurma kapasitesine sahip olduğu ve buna müsait “kültürel sermaye”sinin; başkalarını da içerecek, farklı olanı da yanına çağıracak bir kamu anlayışının bulunduğu soruları da artık son derece önemli hale geldi.

Çünkü Suriye’yi kim yönetecek sorusu kadar nasıl yönetecek ve anayasal hukuki anlayışı ne olacak sorusu merkezi politik meselelerden birisi haline gelmiş durumdadır.

Bir arada yaşamanın düzeni, ilkeleri, yasaları vb. gibi meselelere dair anayasa, anayasacılık yaklaşımlarının Suriye ve Ortadoğu’nun inşasında belirgin avantaj ve dezavantajlar içerdiği rahatlıkla fark edilebilir. Dürziler yeni devletin politik inşası sürecini kendi güvenliklerini öne alarak ama uyumlu biçimde takip edeceklerini açıkladılar. Kürtler hem içeride, hem bölgesel, hem de uluslararası müzakerelerini sürdürüyorlar. Fakat özerklik ve federasyon beklentilerinin dışında nasıl bir anayasa ve anayasacılık sorusuna henüz bir cevap geliştirmediler. Öcalan’ın uzun süredir “konfederasyon” anayasal modeli üzerine çalıştığı zaten biliniyor. Fakat bugün Suriye üzerinden bu soruya nasıl cevap vereceğini yakın zamanda (15 Şubat) öğreneceğimiz de duyuruluyor. Colani ise kendi medyasında “İnşa süreci, devrim aklıyla değil, devlet aklıyla yönetilmesi gereken bir süreçtir” biçiminde ifade ediyor yaklaşımını. Belli ki Colani bir devlet nasıl kurulur ve anayasal süreç nasıl işler sorusunun sadece iktidar olmanın değil aynı zamanda hegemonik bir hükümet olmanın yolunu açtığını da fark etmiş görünüyor.

Türkiye’nin ise yeni Suriye’nin “üniter bir devlet” yapısında kalmasını temin etmeye çalışırken Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un “Kürtlerin içinde bulundukları ülkelerde eşit yurttaşlık hukuku için mücadele etmek dışında bir seçenekleri yok” şeklinde bir açıklama yaptığı da aktarılıyor.

Peki Colani’nin kartondan üretmeye çalıştığı devlete dair veya “devlet aklı” ataklarına karşı Kürtlerin durumu nedir? Ortadoğu’ya nasıl bir ortak yaşam, nasıl bir ulusal birlik ve devlet ve hükümet formu ve haliyle nasıl bir anayasal düzen vaat ediyorlar? Politik ve anayasal geleneği nedir Kürtlerin? Ve Kürt modern politik hareketlerin diğer politik grup ve hareketler karşısındaki kurucu konumuna dair geleneksel tecrübesi ve “kültürel sermaye”si nasıl yorumlanabilir? Demokrasi ve hukuk kapasitesine dair neler söylenebilir? Konfederasyonun siyasal ve hukuksal karşılığı nedir?

Ortadoğu’da yeni bir ortak yaşam önerisi açısından gerçek bir istisnanın bulunduğunu ve buna “Kürt istisnası” adını vermenin yanlış olmadığını ileri süreceğim öncelikle. Kürt milli hareketleri üç nedenle istisnadır: Birincisi kurucu sınıfların çeşitliliği ve bunun demokratik inşa süreçlerine diğer milli hareketlerden farklı ve daha güçlü etkiler göstermesi. İkincisi Kürtlerdeki anayasal temel ve gelenek oluşturan “kurucu ilke”nin; Kürtlüğü bir araya getiren; iktidar ve kamu inşasını sağlayan zeminin farklılığıdır. Ki “birakuji yasağı” (kardeş katli yasağı) bunun en önemli zeminlerinden birisidir. Ve üçüncüsü ise “Doğu’da bir Batı” inşasına dair ideolojik, politik, söylemsel bir politik tecrübenin varlığıdır. Başka deyişle modern batılı bir iktidar formuna ilişkin anayasal söylemin........

© Medyascope