menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Mümtaz’er Türköne yazdı: Fatih Altaylı nasıl kurtulur?

42 1
24.06.2025

Bu soruyu aynı anlama gelen farklı şekillerde sorabilirsiniz:

Memleket nasıl kurtulur?
Demokrasi ve hukuk nasıl egemen olur?
Bütün hakların başında yer alan ifade ve halkın haber alma hakkı ve özgürlüğü nasıl korunur?

Fatih Altaylı popüler ve başarılı bir gazeteci; aynı zamanda radikal değil, ılımlı-orta yolcu, ana akıma uygun bir portre veriyor.

At sineği gibi, rahatsız ettiği adam çok. Derler ki, koyunlar kurt korkusu yüzünden sürekli yer değiştirerek otlarmış, böylece otlar da köküne kadar kemirilip yok olmaktan kurtulurmuş. Memlekete kurt da lazım.

Tutuklanması, tek başına memlekette demokrasinin düzeyi, temel hakların durumu ve hukuk devleti prensiplerinin karşılığı için bir simge veya bir ölçü olarak kabul edilebilir.

Berbat durumdayız.

Mesele önemli, enine boyuna, hem de soğukkanlı bir şekilde incelenmeyi, sebeplerine inilip çare-çözüm aramayı hak ediyor.

Böyle olmaz.

İktidar da memlekette bu ölçüyü içine sindirip yoluna devam edemez.

Hukuktan vazgeçemeyiz:

Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.

Kimse vazgeçemez; hukuku önlerine serilmiş kırmızı halı gibi çiğneyenler bile vazgeçemez.

“Hukuk mu kaldı, boşa konuşuyorsun” diyen ve çaresizliği içine sindirmiş “ört ki ölem” havasında olanlara aldırmayın. Hukuk konuşmaktan, talep etmekten ve ayak diremekten vazgeçmediğimiz sürece yaşamaya devam eder.

Gelecekte en çok, bugünün iktidar sahiplerine lâzım olacak. Sığınacakları, hak talep edecekleri kadar bile olsa geriye bir hukuk alanı bırakmaları lâzım. Kerahet vakti yaklaşıyor. İnsanlar gibi iktidarlar da ölümsüz değil.

Fatih Altaylı’nın tutuklanmasına itirazım da, boydan boya hukuksuzluğa karşı çıkış olarak görülmeli.

X’te, Fatih Altaylı’ya yönelik “tehdit” iddiasını mesnet alıp, konunun uzmanı sıfatıyla bir yorumda bulundum. TCK 106. maddeye göre, ceza üst sınırı dikkate alındığında tutuklamanın söz konusu olamayacağını vurguladım. Ancak tutuklama 106’ya atıfla 310/2. maddeden yapılınca, Âdem Sözüer hocamızın yorumunu takip ederek meseleyi yeniden ele aldım.

Hukuk devletinin vazgeçilmezlerini hedef alan bir hukuk cinayeti ile karşı karşıyayız.

106. madde genel olarak herkesin başına gelebilecek türden ceza davalarına konu edilen “tehdit” suçunu düzenliyor. 310. madde ise birinci fıkrasında herkese ürkütücü gelecek “Cumhurbaşkanına suikast teşebbüsü”nü, Fatih Altaylı’nın tutuklandığı ikinci fıkra ise suikast amacı taşımayan saldırı suçlarını düzenliyor. “Saldırı” için, yanlış anlamalara meydan vermemek için özellikle “fiilî saldırı” ibaresi kullanılıyor. Fıkranın gerekçesi de bu durumu vurguluyor. Kanun metnini okuduğunuz zaman, kalabalık arasında vuku bulma ihtimali bulunan (Özgür Özel’in başına gelen gibi) fiilî saldırılar, bu özel maddeye göre daha ağır şekilde cezaya konu ediliyor.

Ancak “fiilî saldırı” şeklindeki bu açık ifadeye rağmen Fatih Altaylı sözleri yüzünden “Cumhurbaşkanına fiilî saldırıda bulunma” suçlamasıyla tutuklandı. “Söz”, “fiilî saldırı” olarak işleme kondu.

Hâlbuki, hiç kimse Âdem Sözüer hocamızın şu hükmü dışına çıkamaz:
“Fiilî saldırı, basın yoluyla yapılan sözlü ifadeleri kapsamaz.”

Önce mevzuyu anlamamız lâzım.

Lèse-majesté:

“Hakaret, suikast ve fiilî saldırı suçları için Ceza Kanunu’nda, Cumhurbaşkanının şahsı için neden böyle istisnalar var?” sorusunun makul bir karşılığı var.

Kanun, akla gelebilecek her duruma hazırlıklı olmalı. Cumhurbaşkanına suikast amacı taşımayan, ama fizikî bir zarar vermeye çalışan ve mutlaka fizikî temas gerektiren “fiilî saldırılar” bu madde kapsamında yargılamaya konu ediliyor. Cumhurbaşkanının şahsına yönelik suçları, genel suçlardan ayıran iki istisnaî madde Ceza Kanunumuzda yer alıyor. Biri 299. madde ile düzenlenen “Cumhurbaşkanına hakaret” suçu, diğeri de 310. maddedeki suikast ve aynı maddenin Fatih Altaylı’ya uygulanan ikinci fıkrasındaki “fiilî saldırı” suçu.

Cumhurbaşkanının hem devleti hem de milleti şahsında temsil etmesi yüzünden, makamının dokunulmazlığını ve şevketini vurgulamak için bu tür özel maddeler genel olarak farklı ülkelerin ceza kanunlarında kendisine yer bulabiliyor. Bu istisnaî durumun tarihte derin kökleri var. Antik Roma Cumhuriyeti’ne kadar uzanan “Lèse-majesté” (majesteyi incitmek) suçu, ülkenin ve hükümdarın........

© Medyascope