menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Müge İplikçi yazdı: Anne direnci ve yeryüzündeki sessiz çığlıklar

28 1
20.07.2025

Günümüz dünyasında güç ilişkileri, baskı mekanizmaları ve sesini duyuramayanların mücadelesi, toplumsal adalet arayışının merkezinde yer alıyor. Jeffrey Epstein davası ve Donald Trump’ın bu dava ile olan bağlantıları, Amerika Birleşik Devletleri’nin gündemini meşgul ederken, konuyla ilgili yazılanları takip eden biri olarak, atlanan bir gerçeğin altını çizmek istiyorum: Sesi kısılanların çığlığı, baskı görenlerin direnişi ve nihayetinde bu direnişin yarattığı dönüştürücü güç, bugün yeryüzündeki gerçek direnişin kaynağını oluşturuyor.

Peki bu direniş nedir? Son yirmi yıldır, özgürlüklerimizi kısıtlayan, bizi güçsüz hissettiren ve kendi davamız dışındaki meselelere bakamaz hale getiren bir sistemin içindeyiz. Bu sistem, erk egemen söylemlerin dünyayı şekillendirdiği, neyin merkezde neyin sınırda olacağına karar verdiği bir yapı. En kötüsü ise, sınırda bırakılanların kendilerini çaresiz ve yalnız hissetmeye mahkûm edilmesi. Bu durum, yalnızca bireyleri değil, toplumsal yapıyı da derinden etkiliyor.

Epstein davası, tam da bu sistemin bir yansımasıdır. Gencecik kız çocukları, kimliksizleştirilerek, şeyleştirilerek, tecavüz ve tehdit mekanizmalarıyla susturulmuştur. Bu, yalnızca bir insanlık suçu değil, aynı zamanda bir medeniyet ayıbıdır. Bu ve benzeri davalar, toplumun karanlık yüzünü gözler önüne sererken, aynı zamanda güçlünün güçsüz üzerindeki baskısını da simgeler.

Peki, bu sessizliği kırmak için ne yapılmalı? Konuyla ilgili okuduğum bir yazıda son derece yalın ve çarpıcı bir cevap vardı: “O çocuklar bizim evlatlarımız da olabilirdi, o yüzden anne direnişiyle direneceğiz.”

Bugün katledilen gencecik kadınların maruz bırakıldıkları çaresizliğe de bu dirençle ayak direme gerekliliği, tam da buradan........

© Medyascope