Müge İplikçi yazdı – Aldırma Gönül: Sabahattin Ali’nin kıtaları aşan sesi
Sabahattin Ali’nin Kürt Mantolu Madonna’sının Londra sokaklarında yarattığı dalgayı görünce aklıma elbette onun Sinop Cezaevi’nde o dört duvar arasında kaleme aldığı dizeleri geldi. Yazının başlığına gelip konduğunda o satırlar, kaderin ne olduğunu yeniden düşünmeye çalıştım…
Sabahattin Ali’yi anlat deseler, evet, ben de elbette Kürk Mantolu Madonna’sından başlardım söz etmeye. Onu ve o kitabı yazdığı için zamanında nasıl yerden yere vurulduğunu hatırlayarak… Kimi yazarların talihsizliğidir bu, hatta “kimi” demek yanlış olur; Kafka’nın, Poe’nun ve nicesinin talihsizliği… Çoğunun böyle bir kaderi vardır. Yazdıklarının, yaşadıkları çağın çok ötesinde olmasının bedelini bir şekilde öderler. Yaratıcılıkları sıradanlıkla, olaylara vakıf olamamakla, yaşanılanların es geçilmesiyle, yeterince “toplumsal” olmamakla suçlanır. Toplumcu gerçekçilik baskın bir akımken, yazarın derin psikolojik gerçekçiliği, “içe kapanıklık” diye küçümsenir. Yani toplumsallık ön plandaysa, neden bireyselliği vurguladıkları sorgulanır; bireysellik ön plandaysa, bu kez neden toplumsal olmadıkları tartışılır. Ama her fasılda, sözünü ettiğim o “çağının ötesinde olma” bedelini ruhlarıyla öderler. Ruhları yalnız ölür. Ölür, ama yazdıkları geride kalır.
İşte Sabahattin Ali örneği… O ölüp gittikten sonra, önce Türkiye’de ve özellikle de en çok dışlandığı eseri Kürk Mantolu Madonna ile gündeme geldi. Şimdi gelen haberler gösteriyor ki, artık İngiliz........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Mark Travers Ph.d