menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kemal Can yazdı: AKP-MHP ilişkisi

24 0
24.08.2025

AKP ve MHP arasındaki ilişki veya “gerilim”, son günlerin siyaset gündeminde yine üst sıralara tırmandı. Bu hareketlenmenin birkaç gerekçesi var: Yargıda ve güvenlik bürokrasisi üzerinde etkili olan veya olma mücadelesi veren kimi çevre ve ekiplerin arasındaki çatışmanın açık operasyonlara, hatta aleni bir savaşa dönüşmesi. Böyle iddiaların Özgür Özel tarafından miting meydanlarında sıkça dile getirilmesi ve “içeriden” sızan bazı bilgileri aktarması. Bahçeli ve MHP sözcülerinin -muhatabının iktidar olması kuvvetle muhtemel- bazı “uyarıları” giderek daha sık dile getirmesi. Yine Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu ve bazı DEM sözcülerinin, “çözüm” ve “19 Mart” süreçlerinde Erdoğan-Bahçeli farkına çok sık referans vermeleri, hatta dolaylı olarak “MHP’yi ‘bu tarafa’ çağırmaları”. Bu çıkışlara ve açılan tartışmalara Bahçeli’nin verdiği kışkırtıcı ve kafa karıştırıcı karşılıklar. Medya ve sosyal medya yorumcuları arasında konunun fazla popülerleşmesi, çok iddialı çıkarımlara veya abartılı suçlamalara konu edilmesi. Biraz daha gerekçe bulunabilir ama sadece bunlar bile -farklı pencerelerden- hararetli bir gündem yaratmaya yeter de artar bile.

Hadisenin -birbirleriyle ilişkili- farklı katmanlarda, farklı şiddetlerde, farklı aktörlerce yürütülen ve muhtemelen farklı neticeler verebilecek tarafları var. Bütün dengeyi değiştiren bir sürecin başladığını ilan etmek aceleci ya da fazla zorlama sayılabilir ama yukarıdaki gerekçelerden de anlaşılacağı üzere, olayın tamamen yapay (manipülatif) gündem olduğunu söylemek de hiç isabetli değil. Ayrıca mesele, ne sadece siyasal, ne sadece kriminal, ne de sadece teatral veya sanal. Konunun, güvenlik bürokrasisini ve suç organizasyonlarını da içeren -elbette siyasi ayakları olan- yargı içindeki güç mücadelelerine odaklanmış yönü çok daha belirgin. Fakat olayın kamuoyuna aktarılma biçimi, kuvvetli siyasi arka plana dair fikir veriyor. (Bahçeli’nin İBB davasının bir an önce bitirilmesi konusundaki ısrarlı çıkışlarını, “verin cezayı” diye yorumlamak gerektiği dile getiriliyor. Bahçeli’nin Cumhur İttifakı’na toz kondurmamasının, bu tezin haklılığını kanıtlamaya yeteceğini düşünenler, Bahçeli’nin bu uyarıları neden ikili görüşmelerde veya doğrudan teması olan yetkililere aktarmak yerine basın açıklamasına konu ettiğine bir açıklama bulması gerek.)

Aslında bu konudaki kafa karışıklığı, AKP ile MHP arasındaki ittifakı tanımlamadan başlıyor. Karikatür bir ittifak denemesi “Ekmek için Ekmelettin” vakasının hemen ardından Bahçeli -2002 erken seçim kararı veya geçen yılki “Öcalan çıkışı” kadar- şaşırtıcı (ve tayin edici) bir hamle yapmıştı. “Beka tehdidi” olarak işaret ettiği Erdoğan’ı iktidarda tutacak 2015 Kasım seçiminin önünü açan Bahçeli, “beka davası için onun desteklenmesi gerektiğine” doğru hızla ilerledi. (Bunun kimin değişimi olduğu uzun ve ayrı bir tartışma.) 15 Temmuz sonrası Yenikapı’da, 2017 “başkanlık referandumunda” ve 2018’deki ittifaklı seçimde devam eden bu tavır, ağırlıkla siyasi aritmetik hesaplara bağlanarak izah edildi. Pragmatik gerekçelere bağlı bu yorum, reel politik dile propaganda malzemesi olarak aktarılmakla kalmadı, akademik çevrelerin bile gelişigüzel kullandığı bir ezbere dönüştü. Kronolojinin tam tersini göstermesi bir yana, Bahçeli’nin siyasi geçmişine bakılınca da bu değerlendirme hâlâ yanlış iliklenmiş ilk düğme olarak yerinde duruyor. Oysa, bu ittifakın Erdoğan için kaba pragmatik nedenleriyle Bahçeli tercihini biçimleyen unsurlar arasındaki açıyı görmek, bugünü anlamaya yarayabilir.

Muhalefet cephesinde -özellikle CHP çevrelerinde- iktidar değişikliği için karşı blokun -taban ve tavanda- çatlaması gereğinden bahsetmek de hiç yeni değil. (Aslında, kazanmak için karşı mahalleye bağımlılık ezberinin zorunlu devamı.) Bu çerçevede, “milliyetçilerin yeri” meselesi de hep cazip başlık. MHP’nin olması gereken yerde durmadığına dair inanç, AKP’nin ilk yıllarında revaçta olan -şimdi yeniden popülerleşen- “BOP eş başkanlığı” anlatısı, AB’ye (Batı’ya) fazla taviz verilmesi, “göç sorunu”, laiklik........

© Medyascope