menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İsa Hafalır yazdı – Alan Watts: Bir felsefi eğlendirici

17 1
14.09.2025

Bazen, birilerine kulak verirsiniz ve sizin tüm paradigmalarınızı kaydırır bu ses. Benim için bu ses, Alan Watts’tan (1915-1973) geldi. Zannediyorum ilk defa YouTube’da duydum bu sesi; ama sonrasında çok sayıda kitabını okudum, Waking Up uygulamasında bulunan bütün kayıtlarını dinledim. Benim iç maceramın ilk kırılmasını ona borçluyum ve kendisine minnettarım.

Watts, Budist, Taoist ve Hindu felsefelerini kendi üslubuyla harmanlamış ve eğlenceli bir şekilde anlatmış, nevi şahsına münhasır bir insan. Watts, kendisine felsefi eğlendirici (philosophical entertainer) diyerek, satacak bir görüşü olmadığını vurguluyor; “performansını” bir müzisyenin müzik yapmasına benzetiyor.

Watts, “seramik dünya modeli”ni eleştiriyor. Bu modeldeki “Yaratıcı,” evreni tıpkı kilden bir çömlek yaparcasına yapıyor ve evreni yukarıdan yönetip yargılayan bir “büyük patron” rolünde. Bu bir monarşik evren modeli. Watts, bunun yanında “tam otomatik dünya modeli”ni de eleştiriyor. Bu modelde Tanrı yok, ama evreni yöneten “yasa”lar var. Evreni yöneten akılsız bir güç ve (bilinçli varlıklar olarak) biz, burada kozmik bir tesadüften başka bir şey değiliz. Watts’ın bu eleştirdiği “İbrahimi dinler” ve “materyalizm”in karşısına iki alternatif evren modeli koyuyor.

Bunlardan birincisi, Taoizmin ana felsefesi olan “organizma modeli” (Tao, yani “yol”). Bu modelde evren bir organizma ve kendisini yönetiyor. İlk iki modelde insan dünyaya “geliyorken,” bu alternatif üçüncü modelde insan dünyadan “çıkıyor” (tıpkı yaprakların ağaçtan çıkması gibi). İkinci alternatif model (ve dolayısıyla dördüncü model), Hint felsefesinin temelinde bulunan “drama modeli.” Bu modele göre, Tanrı, “Tanrı olmadığı” bir saklambaç oyununu tek oyuncu olarak oynuyor (“Lila”).

Watts, kendisini hiçbir görüşle tanımlamasa da (çünkü ona göre, insana “isim vermek” gökyüzünü sarıp etiketlemek gibi bir şey) dördüncü görüşü benimsediğini, Çinceye çevrilmiş ve Taoizm’den etkilenmiş olarak bir anlayış olarak tanımladığı “Zen Budizmi’ne” çok yakın olduğunu söyleyebiliriz.

Watts, dinlerin katılaşmış formlarını eleştiriyor; ama onlara farklı bir bakış açısı sunarak onları aynı zamanda değerli görüyor. Şunu soruyor bir konuşmasında: Tanrı, ciddi mi? Watts, bu soruya hayır cevabını veriyor ve Chesterton’un şu sözünü hatırlatıyor: “Melekler uçabilirler, çünkü kendilerini ciddiye almazlar.” Ardından da şunu ekliyor: melekler böyle ise, Tanrı’nın nasıl olduğunu siz düşünün.

Watts’a göre, dini fikirler ve semboller sadece sevgiyle “kırılmak” için varlar; onlar bir amaç değil, araç. Diğer türlü davrandığımızda Tanrı’ya ulaşmadan, Tanrı fikrine yapışıp kalmaktayız. Watts’ın şu üç........

© Medyascope