menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bakırhan’dan anayasa ve pazarlık iddiaları için net mesaj: “Muhalefet kimliğimizi asla kaybetmeyeceğiz, CHP mutlaka masada olmalı”

11 9
previous day

Tuncer Bakırhan, DEM Parti’nin hiçbir blokun yanında olmadığını, “üçüncü yol” çizgisinde ilerlediklerini söyledi. Bu süreçte iktidarla yürütülen diyaloğun partinin muhalefet kimliğini gölgelemeyeceğini ifade eden Bakırhan, “Biz bir muhalefet partisiyiz ve bu kimliği koruyacağız” diye konuştu.

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, T24’ten Gökçer Tahincioğlu ve Ceren Bayar’ın sorularını yanıtladı.

Bakırhan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “AK Parti, DEM, MHP birlikte yürüyoruz” sözleri ve “anayasa ittifakı” açıklamalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Bakırhan, “Anayasa seçimden önce olacak mı, yetişecek mi; bunu sormak lazım önce. Kolay mı o kadar anayasa? Kimi çevreler esası bulandırmaya çalışıyorlar. Biz bugüne kadar ‘üçüncü yol’ dedik. 15-20 yıldır da o çerçevede yolumuza devam ediyoruz. Hiçbir zaman bir blokun ya da iki siyasi partiden birisinin tarafı olmadık. Kendi yolumuzu anlatmaya, örgütlemeye çalıştık” dedi.

DEM Parti’nin zaman zaman diğer partilerle seçim iş birlikleri yaptığını hatırlatan Bakırhan, “Dönem dönem yollar seçim ya da benzeri noktalarda kesişiyor. Kent Uzlaşısı’nda, Kılıçdaroğlu’nun aday olduğu Cumhurbaşkanlığı seçiminde olduğu gibi. Seçim taktiklerimiz stratejik başarımızı amaçlıyordu, bunu da başardık. Bazen de toplum buluşturuyor, toplumun kendi öncelikleri siyaseti bir yerlere çekiyor. Ama bunların dışında biz de bağımsız, kendi özgünlüğümüze uygun bir siyaset yürüttük” şeklinde konuştu.

Türkiye’nin yüz yıllık sorunlarının yeterince konuşulmadığını söyleyen Bakırhan, şu ifadeleri kullandı:

“Bugün Türkiye’nin yüz yıllık sorununu tartışıyoruz, konuşuyoruz. Öyle bir sorun ki ülkenin birçok şeyini almış götürmüş. Bugünkü siyasi ve toplumsal çürümenin, ekonomik sorunların sebebi olan bir sorun. Şimdi bu yüz yıllık meselede de işin esası konuşulmuyor. 50 yıllık çatışmalı sürecin araçlarından birisi devreden çıkarılıyor. Bu çok önemli ama bu yeterince konuşulmuyor. Bunu olumlu yorumlayan siyasi akıl maalesef çok az. Çok basit, sığ tartışmalarla bunu bir kişinin ya da bir partinin gelecekteki beklentilerini karşılayacak bir süreç olarak değerlendiriyorlar. Bunlar bizi tarif etmiyor, sürecimizi tarif etmiyor.”

Bakırhan, “İktidarı biz seçmedik. Tam tersine iktidarın kaybetmesi için vaktinde çaba harcadık. Bugün Cumhurbaşkanı olan Sayın Erdoğan’ı desteklemedik. Tabanımız karşısındakine, rakibine açıktan oy verdi ve bunu deklare etti. Tavrını her zeminde bu kadar açık ortaya koyan bir siyasi partinin gizli gündemleri, kapalı kapılar arkasında yürütebileceğini söylemek alenen gerçeği çarpıtmaktır. Biz bu meseleyi seçimler üstü, partiler üstü görüyoruz. Bu meseleyi seçimlerde alınacak yüzdelerle ölçen bir noktada değiliz. Bu mesele, kişi ve partilerden çok çok değerlidir” diye konuştu.

İktidarın sürece samimi yaklaşıp yaklaşmadığının sorulması üzerine Bakırhan, şunları söyledi:

“Ama biz zorlamaya gelen, zorla bir yere çekilen bir parti değiliz. Onun için bu özgüvenle konuşuyoruz. Biz bir taraftan Kürtlerin oyunu almak için çalışan, bir taraftan da ırkçı, Kürt’ü inkâr eden bir protokole imza atan bir gelenek değiliz. Biz cezaevinde, idam sehpasında; mücadele ettiğimiz her alanda kendi doğrumuzu sahipleniriz. Biz niye gizli saklı bir şey yapalım? Ayrıca şu anda masada oturan iktidar ne düşünüyor? Bunu bilemeyiz. Bundan bir şey çıkar mı bekliyorlar, bizi bir yere mi çekmeye çalışıyorlar? Onların niyetini okuyamayız, onların niyetini okuyarak yol alamayız. Siyaset niyet okuyarak yapılmaz. Bizim niyetimiz belli. Kürt meselesi demokratik yollarla çözülsün. Türkiye’nin demokrasi sorunu Demokratikleşmeyi birlikte sağlayalım. Öncelikli amacımız budur. Başka ne olabilir?

Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.

Demokratik bir yargı yok, hukuk yok, insanlar tedirgin, başına ne zaman nerede, ne geleceğini bilmiyor. Sıradan vatandaş bile izlendiğini, dinlendiğini düşünüyorsa demek ki toplumda bir psikolojik basınç oluşmuş. Dolayısıyla iktidar bu süreçten ne umuyor, muradı nedir? Bunu bilemeyiz, bu ayrı bir konu. Henüz yolun başındayız. Bunu kestirmek yani zihinleri okumak doğru değil. Ama biz Türkiye demokratikleşsin, toplumsal barışını sağlasın, bizi ekonomik, siyasi, sosyal olarak çürüten meseleler ortadan kalksın istiyoruz. Bunun için çalışıyoruz. Günün sonunda bir sandık kurulacaksa da o sandıkta halkın iradesi esas alınsın. Biz taraf olsak ne yazar? 86 milyon insan olduğu bir yerde bir partinin taraf olmasıyla mı bir parti kazanıp kaybediyor?

Bakırhan, anayasa tartışmalarına ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:

“Anayasayı toplumsal bir sözleşme olarak tarif ediyoruz. Yani bir partinin kendisini dayatmasıyla diğer partilerin ya da toplumun kabul edeceği bir şey midir Anayasa? Ülkenin gelecek on yıllarını belirleyecek bir toplumsal sözleşmeyi bir parti kendi çıkarına, geleceğine göre hazırlarsa diğerleri buna uyar mı, uymak zorunda mıdır? Dolayısıyla bu tartışma süreç karşıtlarının ortaya çıkardığı bir tartışma. Partimizin şimdilik böyle bir gündemi yok, böyle bir öncelikleri yok. Türkiye’de adalet, hukuk sorunu, özgürlük sorunu, ekonomide adalet sorunu var bunlar çözülür, sonra ülkede ‘Bir de demokratik anayasa yapalım’ derlerse ve toplum da ‘yapsın’ derse biz tabii ki o gün toplumun beklentisini, talebini dikkate alırız.

Türkiye kamuoyuna şunu da söylemek isterim; bu anayasa günün sonunda bizim önümüze gelecek. Orada Kürt sorununun çözümü yoksa, demokratikleşme yoksa, kadın yoksa, gençlerin geleceğine dair umut vaat eden şeyler yoksa, Alevilerin eşit yurttaşlık hakkı yoksa, ekonomide adalet yoksa, doğa kırım devam ediyorsa kim buna evet der? DEM Parti buna ‘evet’ der mi? Birileri bunu ısıtıp ısıtıp toplumun gündemine sunuyor. Bunu yapacaklarına çıkıp açıkça desinler ki ‘Ben Kürt meselesinin çözümünün tartışıldığı bu sürece karşıyım.’ Bak buna saygı gösteririm.”

Bakırhan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Sayın Öcalan’la da görüşürken anayasa, seçim, bir partiyi desteklemek gibi gündemler yok. Tam tersine bizim bu ülkeyi yönetme hedefimiz var. Allah aşkına Türkiye’yi Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Tülay Hatimoğulları, Keskin Bayındır, Çiğdem Kılıçgün Uçar yönetemez mi? Neyimiz eksik onlardan? Daha toplumcu, daha halkçı, daha emekçi, bedel ödemiş insanlar daha mı kötü yönetir? Kim nereden çıkarıyor bizim birilerine eklemleneceğimizi, birilerinin siyasetini destekleyeceğimizi? Niye biz yönetmeyelim? Biz Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ni Ankara Büyükşehir’den kötü mü yönetiyoruz?

Bizim 25 yıllık yerel yönetimler deneyimimiz var. Tek bir arkadaşımızın bir yolsuzlukla anıldığını duydunuz mu? Biz halkla birlikte yönetiyoruz. Şeffaf, demokratik, herkesi kapsayan bir mantıkla. Bugün Türkiye, silahların bırakıldığı tarihi ana yoğunlaşmalıdır. Kürt meselesinin demokratik çözümüne odaklanmalıdır. Hepimizin nefes alacağı demokratik bir zemin oluşmasına odaklanmaktır. Daha işin başlangıcındayken........

© Medyascope