Göksel Göksu yazdı: “Mesele vatansa gerisi teferruattır” | Ekrem İmamoğlu ile Mansur Yavaş el ele verdi…
Bu haftaki yazısında Göksel Göksu, Ekrem İmamoğlu ile Mansur Yavaş’ın Çağlayan’da el ele vererek sergilediği güçlü birlikteliğin çözümlemesini yapıyor, CHP’nin cumhurbaşkanlığı seçim stratejisini ve iktidarın olası tepkilerini bu resim üzerinden değerlendiriyor.
Ekrem İmamoğlu’nun hakkında yürütülen iki ayrı soruşturmayla ilgili savcıya ifade vermek üzere 31 Ocak Cuma günü geldiği Çağlayan’daki adliye binası tarihe not düşülecek günlerden birini yaşadı. Meydan sabahın erken saatlerinden itibaren doldu, savcılık katı adeta adliyeye çıkarma yapan CHP’li milletvekilleri ve avukatların istilasına uğrad. En önemlisi de, Cumhurbaşkanlığı adaylık yarışında Ekrem İmamoğlu’yla karşı karşıya geldiği dillendirilen Mansur Yavaş’ın da orada olmasıydı. Üstelik herkesten önce geldi, kalabalığa İmamoğlu’yla el ele verip o da seslendi ve adliyeden birlikte ayrıldı. Güç birliği yaptılar cümle alemin önünde. Parti tabanı hem rahat bir nefes aldı, hem moral kazandı hem de verilen fotoğrafı İmamoğlu ile Yavaş’ı karşı karşıya getirmeye dönük hamle yapanlara bir cevap olarak kabul etti.
Ekrem İmamoğlu ile Mansur Yavaş’ın el ele vermesi sanıldığından daha önemli. Güç birliği olarak yorumlanan bu fotoğraf karesinin durup dururken, kendiliğinden oluşmadığı da muhakkak. CHP’li kurmaylar bu noktada iktidarın azımsanmayacak bir payı olduğuna dikkat çekiyor; baskının dozundaki artışın CHP’yi, seçmeni, hatta muhalif kanatta yer alan siyasi partileri konsolide ettiğini düşünüyorlar.
Adliye önündeki meydanda erken saatlerden itibaren yerini alan kalabalığın farklı noktalardan, “Urfa da burada,” “Diyarbakır da burada,” “Bilecik de burada,” diyerek geldikleri şehirleri yüksek sesle haykırmalarına, her yaştan katılımcının kendi aralarında konuşurken kulağıma çalınan, “Yeter artık, gitsinler, değişsin bu iktidar,” diyen kah istekli kah hınçlı konuşmalarına, kalabalığın polis bariyerlerinden kalan her boşluğu doldurmak için akan suyun yolunu bulması gibi kıvrıla kıvrıla süzülmesine–yüzlere takılan İmamoğlu maskelerine bakılırsa–çok da haksız sayılmazlar.
Bu kalabalığı bir araya getiren iradenin sadece bir kentin belediye başkanına yapılan haksızlığı protesto etmekten ibaret olmadığını düşünenleri doğrulayan bir kitle meydandaki.
Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat’ın tutuklandığı günlerde kullanılmaya başlanan, 12 Eylül öncesinin sol jargonuna has “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz” sloganının meydanda hep bir ağızdan sıkça tekrarlanması da bu düşünceyi pekiştiriyor. Yarına dair ellerinde kalan tek umuda sahip çıkmak, onunla yan yana durup birlikte saf tutmak için oradalar. Evet, meydandakilerin çoğu partili ama olmayanlar da gözle görülür kadar fazla. Ve biri İstanbul Başsavcısı Akın Gürlek’i hedef gösterdiği, diğeri bilirkişinin adını ifşa ederek yargılamayı etkilediği iddiasıyla başlatılan iki soruşturmayla ilgili terör dosyalarına bakan savcıya ifade vermesinin ardından, İmamoğlu’nun ne söyleyeceğini dinlemek için sabırsızlar. Yavaş’ın da onunla birlikte konuşma yapılacak otobüsün tepesine çıkağından habersiz bir devinim içindeler. Dinlemeden gitmeye de niyeti........
© Medyascope
