Türkiye’de “adaletsizlik sendromu”
“Adalet mülkün temelidir” derlerdi. Oysa bugün bu söz, giderek daha fazla insan için yalnızca nostaljik bir alıntıdan ibaret.
Türkiye’de adalet arayışı, birçok vatandaş için artık lüks haline geldi. Mahkeme salonları, haklının değil, güçlü olanın kazandığı arenalara dönüşürken; sokaktaki insanın zihninde büyüyen tek cümle şu: “Bu ülkede kimse hakkını arayamıyor.”
Adalete değil, tesadüflere bağlı bir sistem
Yargı bağımsızlığına dair şüpheler, uzun süren davalar, siyasi etkilerle şekillendiği iddia edilen kararlar… Bu tablo, insanların “adil bir yargılanma” umudunu törpülüyor. Giderek yaygınlaşan bir kanaat var: “Mahkemeye düşersen, zaten kaybettin.”
Üstelik bu sadece mahkemelerle sınırlı değil. Kamuda işe alımlardan, iş kazalarındaki ihmallere; sosyal yardımlardan, kadın cinayetlerine kadar uzanan bir yelpazede, toplumun geniş kesimleri “adaletsizlikle yaşamayı öğrenmek zorunda bırakılıyor.”
Cezasızlık ve kayırmacılık: Hukuk mu hiyerarşi mi?
Kadın cinayetleri ve iş kazalarına ilişkin cezaların çoğu zaman yeterince caydırıcı olmadığı, yolsuzluk iddialarının ise bazen uzun........
© Medya Günlüğü
