Onur Ayında birleşik mücadeleyi yükseltelim!
ABD’den Macaristan’a, simge ülke Hollanda’dan Türkiye’ye kadar çok sayıda ülkede “ailenin korunması” adı altında LGBTİ ’lar hedef gösterilmeye, varoluşları kriminalize edilmeye, tabiri caizse, “aldıkları nefese bile göz dikilmeye” başlandı.
“Ailenin korunması” neden bu kadar önemli
Erdoğan ve sağcı/otoriter lider ve hareketlerin ağız birliği etmişçesine ailenin tehdit altında bulunduğunu iddia etmelerinin aslında bazı sebepleri var. Gerçekten de yıllardan bu yana dünyanın her yerinde evlenmeler azalıyor, boşanmalar artıyor, doğum oranları düşüyor. İkili cinsiyet rejimine dayalı “geleneksel” aile giderek daha fazla çatırdıyor. Bu, kapitalist sistem için iyi bir şey değil, çünkü kapitalizmin tahakküm ilişkilerinin her gün ve her gün yeniden üretildiği yer, erkek egemenliğine dayanan aileden başka bir yer değil.
Daha demokratik birlikteliklerde yetişen çocukların ileride “devlet baba”nın baskısına boyun eğmeyecekleri, en azından buna daha fazla karşı koyacakları açık. Bu da doğal olarak egemen sınıfın temsilcilerini endişelendiren bir durum. Bu yüzden “geleneksel” heteronormatif patriyarkal aile konseptine zarar veren kadın hakları savunucuları ile bu çerçeveye hiç sığmayan LGBTİ ’lar hedef tahtasına oturtuluyor.
Öte yandan, LGBTİ ’lar ve kadın hakları savunucuları giderek derinleşen ekonomik kriz nedeniyle alım gücü düşen, her geçen gün yoksullaşan, ağır antidemokratik baskılar altında bunalan işçi yığınlarının öfkesini başka yere kanalize etmekte de kullanılıyor, yeni günah keçisi ilan ediliyor. Diyanet İşleri Başkanı’nın Onur Yürüyüşü’nü eleştirirken sarf ettiği “Anne olmayı devreden çıkaran bir kadın ve baba olmayı devreden çıkaran bir erkek tasavvuru, fıtrata, yaratılışa aykırı bir sapkınlıktır” sözleri, çocuk yapmayı düşünmeyen kadın ve erkekleri de kapsayacak şekliyle genişletilmiş haliyle, bu arka plana dayanıyor.
Erdoğan el yükseltti
Bütün otoriter rejimler gibi........
© marksist.org
