Tutarsız Kimlikler
Son yıllarda ülkemizde, toplumsal söylem alanında dikkate değer bir çelişki yaşanmaktadır. “Yerli ve milli” olduğunu açıkça beyan eden ancak aynı zamanda küreselleşmeyi savunan şair, akademisyen, gazeteci ve entelektüel kimlikli bazı aktörler, kamusal alanda aktif şekilde varlık göstermektedir. Bu durum, hem kavramsal hem de düşünsel düzlemde ciddi bir tutarsızlık barındırmaktadır. Daha dikkat çekici olan ise, bu söylemsel çelişkilere rağmen bu kişilerin geniş kitleler tarafından ciddiyetle takip edilmesi ve fikirlerinin itibar görmesidir. Bu türden bir kabul, düşünsel bütünlük açısından ciddi soruları beraberinde getirmektedir.
Zira entelektüel dürüstlük, en temelde düşünsel tutarlılığı gerektirir. Bir düşüncenin, kendi içinde çelişkiye düşmeden varlık göstermesi beklenir. Örneğin, kapitalist sistemin eleştirisini yaparken, aynı anda sosyalizmi olumlamadan; ya da tam tersi, sosyalist bir bakışla hareket ederken kapitalist değerleri içselleştirmeden bir düşünce inşa edilmelidir. Benzer bir durum “küreselcilik” ile “yerli ve milli” söylemlerinin birlikte kullanılması için de geçerlidir.
Küreselleşme, sermayenin, kültürün, teknolojinin ve bilgi üretiminin ulus-ötesi bir boyutta hareket etmesini olumlayan bir yaklaşımdır. Küresel sistem, Batı merkezli entelektüel yapılarla ve ulus-aşırı sermaye ağlarıyla uyumlu bir yaşam tarzını teşvik eder. Oysa “yerli ve milli” olmak; bir toplumun kendi tarihsel, kültürel ve sosyolojik dinamiklerine öncelik vererek kararlar alması, kendi bağımsızlığını ve kültürel bütünlüğünü koruması anlamına gelir. Bu iki yaklaşımın eşzamanlı biçimde savunulması, hem kuramsal hem de pratik açıdan ciddi bir çelişkiyi ortaya........
© Maarifin Sesi
