Türkiye'nin Beka Sorunu Nüfus Krizi mi, Yönetim Zafiyeti mi?
Türkiye’nin demografik yapısı alarm zilleri çalıyor; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “nüfus artış hızının kritik eşikte olduğu” ve meselenin “beka sorununa” dönüştüğü yönündeki açıklamaları, toplumda farklı yankılar uyandırdı.
Ancak vatandaşın gündemi, soyut beka söyleminden çok daha somut ve yakıcı sorunlarla dolu. Ekonomik darboğazdan toplumsal değişimlere, siyasi eleştirilerden gelecek kaygısına uzanan geniş yelpazede, nüfus meselesi adeta turnusol kağıdı işlevi görüyor.
Ekonomik Çıkmaz ve Çocuk Hayallerinin İptali
Vatandaşın temel sorunu geçim derdi. İnsanlar, çocuk yapmayı bırakın, kendi karınlarını doyurmakta zorlandıklarını haykırıyor. Evlilik masrafları, astronomik kiralar, özel okul ve kurs ücretleri, cep yakan sağlık harcamaları, gençleri ve aileleri çocuk sahibi olma fikrinden fersah fersah uzaklaştırıyor. Kaliteli yaşam sunma hayali, pek çokları için ulaşılmaz lüks haline gelmiş durumda.
Asgari ücretle geçinmeye çalışan milyonlar, ikinci, hatta ilk çocuğun sorumluluğunu almaktan haklı olarak kaçınıyor. Porsiyonları küçültme ve kemer sıkma telkinleri, ironik şekilde nüfus artışını frenleyen faktörlere dönüşüyor; zira insanlar temel ihtiyaçlarını karşılayamazken, yeni nesillerin yükünü nasıl taşıyacaklarını sorguluyorlar.
Siyasi Sorumluluk ve Yönetim Eleştirisinin Odağı
Nüfus artış hızındaki düşüşün sorumlusu olarak doğrudan mevcut iktidar ve politikaları işaret ediliyor. Yirmi yılı aşkın süredir devam eden yönetim anlayışının, ülkeyi ekonomik ve sosyal olarak getirdiği nokta, eleştirilerin merkezinde yer alıyor. Yanlış ekonomi politikaları, paranın değersizleşmesi, hayat pahalılığı ve plansız eğitim sistemi, gençlerin umutlarını tüketiyor.
İktidarın söylemleriyle eylemleri arasındaki........
© Küresel İfşa
