Bir sabah uyanıyorsun, dünya eskisi gibi değil. Haritalar hâlâ aynı görünüyor ama anlamlar çoktan yer değiştirmiş. İttifaklar, dostluklar, düşmanlıklar... Birbirine karışmış durumda. 20. yüzyıl bitti, 21. yüzyıl henüz kurulamadı. Biz, ikisinin arasındayız. Yani tam da kavşaktayız.
Bu kavşakta Türkiye’nin yönü belli: Müdahil değil, müdahale eden. Gözlemleyen değil, hamle yapan.

Üç kez suikasta uğrayan Suriye Devlet Başkan Yardımcısı Ahmed Şara’yı kim kurtardı? İsrail gazetesi yazıyor: Türk güvenlik güçleri. Ne büyük sessizlik bu? Ne büyük netlik! Açıklama yok. Ama sahada varlık çok. Bu, diplomasi değil sadece. Bu, bir devletin, zamanı geldiğinde konuşan aklıdır. Ve bu akıl artık sahada. Gölge gibi ilerliyor. İsrail'in operasyonuna karşı sadece Suriye’de değil, bölgede denge kuruyor.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın şu sözü artık bir eşik ifadesidir:

“18-19. yüzyılın modası geçmiş ideolojileriyle Suriye’yi mezhepler üzerinden parçalamaya çalışanlara karşı netiz. Taktik başarılarla sevinmeyin, stratejik felakete sürüklenirsiniz.”

Bu cümleyle hem İsrail’e, hem YPG’ye hem de bölgede fitne çıkaran unsurlara rest çekiliyor. Bir başka yerde şöyle diyor Fidan:
“Suriye'nin kuzeyinde PKK/YPG’ye verilen her destek bizim için bir güvenlik tehdididir. Gereği........

© Kocaeli Koz