Erdoğan istifa etmeli
Demokratik siyasetin en önemli kurumlarından birisi de istifadır. İstifa genellikle bir olumsuzluk algısı yaratsa da çoğu zaman politik tavırdır. İstifaların, politik hamlelerin ilk adımı olduğuna ilişkin de hayli deneyim mevcuttur.
AKP, aslında Recep Tayyip Erdoğan siyaseti istifa kavramını aynı denetim gibi siyasal sistemimizden de devlet mekanizmasından da çıkartıp atmıştır. İstifa alanı boş bırakılmamış onun yerine, cumhurbaşkanı makamını başka bir boyuta taşıma niyetiyle “affını isteme” almıştır.
Devlet yazılı metinlerle yönetilir. Bu metinlerdeki nokta da virgül de çok önemlidir ve görmezlikten gelinemez. Bu metinlerde görevden ayrılmanın 2 yöntemi vardır, birisi istifa diğeri görevden alma. Bunlar da kurallara bağlanmıştır o yazılı metinlerde. Burada affını isteme bir yöntem ve kavram olarak bulunmamaktadır. Affı istenerek boşalan ve onun yerine yapılan atamaların tamamı hukuken bana göre sakattır.
İngiltere’de iki yıl içinde üç başbakan istifa etti. Boris Johnson üç yıl görevde kaldı, AB üyeliğinden ayrılmanın faturası kendisine kesilince istifa etti. Muhafazakâr Parti’nin Genel Başkanı Liz Truss 45 günlük başbakanlık macerasından sonra istifa etti. Onun yerine gelen Hindistan kökenli Rishi Sunak da yaşanan seçim yenilgisinin ardından yaklaşık iki yıldır sürdürdüğü başbakanlık görevi ile birlikte partisinin genel başkanlığından da istifa etti. İstifa açıklamasında başbakanlık koltuğuna rakibi Keir Starmer’in oturacağını kendisine saygı duyduğunu ve başarılı olacağını belirtti. Demokrasi deneyimi ve demokrasiyi sindirme meselesi çok önemli.
Seçim sonuçları nedeniyle Belçika Başbakanı Alexander De Croo da görevinden istifa etti.
Portekiz Başbakanı Sanchez, eşiyle ilgili iddialar nedeniyle istifa edeceğini açıkladı. Halk sokaklara döküldü ve sosyalist Başbakan görevini sürdürme kararı aldı.
İrlanda Başbakanı 45 yaşındaki Varadkar da görevinden istifa etti. Varadkar 2017 yılından bu yana sürdürdüğü Pine Gael Partisisin genel başkanlığından da ayrıldı. İstifa gerekçesini sadece “hem kişisel hem siyasi” olarak açıkladı.
Döviz kuru ve faiz ile ifade edilemeye çalışılan bir ekonomik tablosu var Türkiye’nin. Burası bile yönetilemiyor. 19 Mart’ta başlayan süreçte Merkez Bankası çok ihtiyaç duyduğu ve iki yıldır biriktirmek için vatandaşından “sabır” istediği rezervinden dövizi baskılayabilmek için 52,5 milyar dolar sattı. Satmak zorundaydı, çünkü doların 1 lira artması Türkiye’nin dış borç yükünü 525 milyar lira arttırıyor. Özel sektörün yükünü de 260 milyar lira. Dövizi tutmanın ihracatçı açısından da maliyeti bir başka büyük sorun.
Nas ile çıkılan yolda “faiz sebep, enflasyon sonuç” teziyle geldiğimiz nokta yukarıda birkaç başbakanla ilgili verdiğim istifa gerekçesi örneklerini çoğaltacak cinsten. Batıdaki bütün başbakanlar böyle bir ekonomik tablo karşısında istifa ederdi.
Türkiye politika faizinde Venezüella’dan sonra dünya ikincisi. Zimbabve yüzde 35 ile üçüncü sırada. G – 20 içinde Arjantin’in bile önünde birinci sırada Türkiye. Savaş halindeki Rusya’da bile faiz oranı yüzde 21. Meselenin vahametini bundan iyi hiçbir şey anlatamaz.
2025’in ilk üç ayında bütçe 261,5 milyar lira açık verdi. Bu........© Kısa Dalga
