menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bir yıl geçti: Çöpler’de acılar hala taze, aileler adalet bekliyor

9 32
13.02.2025

Kamyonun kontağını çevirdi, motorun bedenini sarsan sesini hissettiğinde içi zaten içi kıpır kıpırdı... Mutluluktan uçuyordu... Eşi üç aylık hamileydi... Yani yakında baba olacaktı...

Bu düşüncelerle sırasını beklerken aşağıdan arkadaşının sesini duydu, düğmeye bastı, pencereyi açtı, “Uğur kardeşim, rica etsem sıramı alır mısın, şurada birkaç sigara sarmam lazım” diyordu arkadaşı. “Tamam” dedi ve kamyonlara açık ocaktan cevher yükleyen kepçelerden birisine geri geri yaklaştı. Aslında yükleme sırası kendinde değildi. Bu küçük iyiliğinin kendisinin ve evladının ölümüne neden olacağını bilmeden kamyonun dolmasını bekledi... Kepçe operatörünün korna sesi, dolum işleminin tamamlandığını ve gitmesi gerektiğini söylüyordu, gaza bastı...

Her gün gel-git yaptığı tehlikeli yolculuk başlamıştı. Tehlikeli de olsa alışmıştı artık. Yol güzergahında zaman zaman çökmeler, tehlikeli virajlar, heyelanlar yaşansa da “Korkmayın, gereken tedbirleri alıyoruz, tehlike durumunda sizi haberdar ederiz” diyen yöneticilerine güveniyordu. Hatta annesine bir keresinde, “Bizimkiler olsa bu kadar güvenmem ama yabancılar işlerini düzgün yapar” demişti. Oysa yüzde 80’i ABD-Kanadalı ortağa ait olan madende, maalesef işler Türk usulüyle yapılıyordu. Ama o gün bir gariplik olduğunu Uğur da hissetmişti. Hissetmenin de ötesinde liçleme sahasında olağan dışı bir hareketlilik göze çarpıyordu. Sevgili eşinin ve doğacak çocuğunun hayaliyle yolculuğuna devam etti.

Bir tarafı dağ, diğer tarafı uçurum olan yolda kamyonlar 45 tonluk yükleriyle rampa aşağı iniyor ve özellikle yağışlı havalarda risk daha da artıyordu. Kaygan zemin ve keskin virajlar ise riskleri ikiye katlıyordu. O virajlarda birkaç kamyon yan yatmış, uçuruma düşmekten son anda kurtulmuşlardı. Ayrıca şoförler sahanın ortasından geçen deprem fay hattını da biliyordu. “Üretim... Üretim... Üretim...” Son zamanlarda en sık duydukları şey buydu. Özellikle gece vardiyaları şoförleri çok zorluyordu.

Uğur zorlu yokuşları inip, rampaları çıktı ve kırıcıların yani taş değirmenlerinin bulunduğu alana gelip yükünü boşalttı ve ardından dönüşe geçti. Ocakla kırıcılar arasında gidiş-dönüş yaklaşık yarım saat sürüyordu. Dönüş yolunda tam liç sahasının altından geçerken yine aynı hisse kapıldı. Arkadaşları gibi o da her zaman tedirgin olur ve bir an önce o bölgeden geçmeyi isterdi. Gaza biraz daha dokundu. Birden bir uğultu ve sarsıntı hissetti. Karşıdan yüklü gelen kamyonların zınk diye durduğunu ve geri geri kaçmaya çalıştıklarını gördü, dikiz aynasına baktığında ise arkasından gelen kamyonların aniden durarak panik halinde geri manevra yaptıklarını gördü... Kafasını kaldırıp yukarı baktığında kıyametin koptuğunu anladı, bir toprak selinin tepesine binmek üzere olduğunu gördü, aracı geri vitese taktı, tüm gücüyle gaza yüklendi ama saniyeler içinde o devasa kamyon sanki bir oyuncak gibi liç selinin önünde önce yalpaladı, ardından savruldu... Bir anda kendini boşlukta hissetti... Gamzesi ve yüzünü göremediği çocuğu geçti aklından...

Facia anında ofisler bölgesinde olan bir yakın arkadaşı önce deprem oluyor sandı ama dışarı çıktığında liç dağının çöktüğünü gördü. Hemen Uğur’u aradı ama nedense telefonu meşgul çalıyordu... Önce olayı arkadaşlarına haber veriyor diye düşündü... Sonradan Uğur’un toplanma yerinde olmadığı anlaşıldı. Telsiz bağlantısı kopmuştu. Kamyon parkında da yoktu...

1 Şubat 1991 doğumlu Uğur Yıldız 33 yaşındaydı... Erzincan’ın Otlukbeli ilçesinde yaşayan ailesi 2005 yılında Erzincan’a taşınmıştı. Liseyi Erzincan’da bitiren Uğur bir süre otobüs şoförlüğü yaptı. Sonra bir tanıdık vasıtasıyla, “şartları iyi” diyerek Çöpler Altın Madeni’nde kamyon şoförü olarak işe başladı. Yaklaşık 8 yıldır İliç’teki Çöpler Altın Madeni’nde kamyon şoförü olarak çalışıyor, açık ocaklardan çıkarılan cevheri kırıcılara taşıyordu. Çok sevdiği eşi Gamze’yle yeni evlenmişler, ama eşini İliç’e getirememişti... Eşi de annesi, babası ve kız kardeşi gibi Erzincan’da yaşıyordu. “İliç’te yaşam şartları zor, siz Erzincan’da kalın, ben bir süre dayanırım” diyerek gitti İliç’e. Şirketin konteynır evlerinde bir arkadaşıyla aynı odayı paylaşıyordu. Biraz para biriktirip Erzincan’a dönmeyi planlıyordu. Uğur Yıldız, 2023 yılında işin bütün risklerine ve tehlikesine rağmen mesailerle birlikte aylık 38 bin TL ücret alıyordu. Ocak 2024’te zamlarla birlikte maaşı 50 bin TL’ye ulaşmıştı...

Arkadaş canlısı, asla kavga etmeyen, sakin bir kişiliği vardı. Kimseyi kırmak, üzmek istemezdi. Arkadaşının son ricasını kırmadığı gibi... O gün aslında yollarda kurulan tuzaklardan habersiz, her günkü rotasında cevherleri kırıcılara taşıyordu. Kamyonların rotası maden yönetimi tarafından belirleniyordu. Yani Uğur Yıldız o sabah erkenden çatır çatır çatlayan milyonlarca tonluk liç sahasının hemen altından geçen yolu kullanmak zorundaydı.

Çöpler siyanürlü altın madeninde Haziran 2022’de yaşanan siyanür borularının patlaması olayı hem Uğur’u hem de ailesini olumsuz etkilemişti. Annesi birkaç kez, “Uğurum aklımız hep sende kalıyor” diyerek işten ayrılmasını istemişti. O da ayrılmak istiyordu ama tazminatını da yakmak istemiyordu, “Anne o kadar boşa mı gidip geldim, tazminatım yanmasın” diyordu. 8 yıl çalışmış olmasına rağmen, tazminat için gerekli iş günü dolmamıştı. Sormuş, soruşturmuş Nisan........

© Kısa Dalga