menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Gücün muhafazası ya da yeni bir meşruiyet inşası

10 1
01.02.2025

Bauman, modern toplumlarda değerlerin, söylemlerin ve ilişkilerin sabit olmadığını, çıkarlar doğrultusunda sürekli değiştirildiğini söyler.

Modern siyaset de buna uyumlu; ilke ve ideolojilerin değil, söylemlerin araçsallaştırılması üzerinden şekilleniyor.

Erdoğan ve Bahçeli’nin geçmişte birbirlerini eleştirilerini tamamen unutturarak ittifak kurmaları, bu “akışkanlık” ve araçsallık çerçevesinde değerlendirilebilir.

Zira Erdoğan ve Bahçeli’nin politik pratikleri, Bauman’ın bahsettiği bu akışkanlığı en uç noktalara taşımış durumda.

Hem geçmişteki eleştirilerini hem de politik pozisyonlarını ters yüz edip, bir tür söylemsel elastikiyet yaratarak geldikleri günlerin en sert hallerini yaşıyoruz son birkaç aydır.

Bu elastikiyetin sonucu olarak yaşadıklarımız, iktidarlarını sürdürmek için her şeyi araçsallaştırmanın şahikası adeta.

Bu söylemsel elastikiyet, pragmatizmleriyle birlikte Türkiye siyasetinin derinleşen ahlaki ve kurumsal krizini yansıtıyor.

“Dün dündür, bugün bugündür” sözünü üretmiş bir ülkenin siyasetinde liderlerin söylem ve politikalarında değişimler kaçınılmazdır, bunu biliyoruz.

Ancak bu dönüşümler, bir ahlaki veya ilkesel temele dayanmıyorsa, toplumsal ve politik meşruiyeti zedeleyen stratejilerle halkı da tarumar ediyor.

Bizim siyasal geçmişimiz Schmitt’i de haklı çıkaran belirgin örneklerden biridir.

Bizdeki siyasetin temelinde de dost ve düşman ayrımını yeniden tanımlama gücü yatar.

Erdoğan ve Bahçeli’nin de söylemsel repertuarında, rakiplerini “terörist” ilan etmek merkezi bir yer tutar.

Ancak Erdoğan ve Bahçeli’nin kurdukları Cumhur İttifakı; siyasi rakiplerini “terörist” ilan eden retoriklerinden, çıkarları uğruna bugün, Öcalan’ın siyasi süreçlere dahil edilmesine, mecliste konuşmasına, serbest bırakılmasına varan dönüşümde, iktidarın sürekliliği için tüm değerlerin nasıl araçsallaştırıldığını bir kez daha en üst perdeden gösteriyor.

Giorgio Agamben, modern devletlerin kriz anlarında hukuk ve etik normları askıya alarak, “süreklileşmiş bir gayri resmi olağanüstü halden bahsederek” istisnai durumları yönetim aracı haline getirdiğine değinir.

Bizde de resmi bir OHAL ya da sıkıyönetim yok; ama gayri resmi, fiili bir istisnai hal var

Bugünün iktidarı da seçim süreçlerinde belirli aktörleri şeytanlaştırırken, gerektiğinde bu aktörlerle iş birliği yaparak istisna halleri kendi çıkarları için kullanıyor.

Erdoğan ve Bahçeli, PKK ve Öcalan konusundaki söylemlerini bu istisna hali çerçevesinde yeniden yapılandırarak, gerekirse düşman olarak gördükleri figürleri bile araçsallaştırabileceklerini herkese çekinmeden gösteriyor.

Defalarca tanıklık ettik: Muhalefeti “terörist” ilan eden retorik, Erdoğan ve Bahçeli’nin toplum üzerindeki........

© Kısa Dalga