menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Ayasofya gölgesinde zamanı geri sarmak

15 0
01.12.2025

Haftaya Ayasofya’ya giren vinç yüklü kamyon görüntüleriyle başladık. Ülkemizin zamanla kurduğu tuhaf diyaloğun yeni bir sahnesi olan bu kareler, dünyanın önde gelen haber ajanslarınca da paylaşıldı. Kamyon ve Ayasofya meselesi hızla geride kalırken haftayı, Papa 14. Leo’nun ziyareti ve 1700 yıl sonra İznik’te gerçekleştireceği ayinle kapattık. Böylece yeniden haber bültenlerinde aldık. Aynı hafta içerisinde, geçmişin Hıristiyan mirası üzerinden verilen bu iki farklı görüntü, zamanı ve mekânı iç içe geçiren bir etki yarattı.

Bu konu üzerine düşünürken Ayasofya’nın ve İstanbul’un geçmişini görebilmeyi istedim. 1200 öncesinin İstanbul’una, yani Konstantinopolis’e uzanan yolları aradım. Jonathan Harris’in Konstantinopolis: Bizans’ın Başkenti adlı kitabı bu merakımı gidermede bana eşlik etti. Bu nedenle bu hafta, kelimelerle de olsa, birlikte zamanda yolculuk edelim, bir yabancı gibi İstanbul’un o günkü halini beraberce gezelim istedim.

Harris, Konstantinopolis’i ilk kez gören bir yabancının şaşkınlığını öyle canlı aktarır ki, okur kendini bir Ortaçağ gemisinin güvertesinde bulur. Tarihsel kaynaklardan derlediği bu sahne, şehrin yalnızca bir yerleşim değil, başlı başına bir duyusal gösteri olduğunu hissettirir. Gözümüze çarpan ışık, kulağımıza dolan uğultu, kıyıya vurdukça köpüren deniz ve dönemin dört bir yanından gelen insanların oluşturduğu kakofoni… Harris’e göre, şehre ilk bakış neredeyse bir masal kapısına adım atmak gibidir.

Gemi Boğaz’ın girişine ağır ağır ilerlerken, Harris’in bizi yerleştirdiği o güvertede şehir yavaş yavaş siluete dönüşür. Bakışlar ufka sabitlenmişken önce ışık değişir, ardından kıyı boyunca uzanan üç katlı surlar belirir. Güneş, taşların üzerine düşer düşmez çizgiler altın bir hatta dönüşür. Surların ardında kuleler yükselir. Birbirine yaslanmış kubbeler ve saray duvarları tek bir bakışta insanı küçülten bir ihtişam sergiler. Yaklaştıkça taşlar........

© Kısa Dalga