menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Çözmezsek çözecekler

19 1
18.02.2025

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim’de DEM Partililerin elini sıkıp ardından “Yeni bir döneme giriyoruz” demesiyle yeni bir ‘süreç’ duyuruldu. Aslında bu süreci yeni duyduk demek daha doğru olur çünkü perde arkasında uzun süredir devam ediyordu. Geçmişte olduğu gibi, bugün de bir yandan çatışmalar sürerken kayyumlar atanıyor, siyaset gerilirken diğer yandan İmralı’da ve başka platformlarda görüşmeler yapılıyordu. Her sürecin iç ve dış dinamikleri olduğu gibi, bugün de dış dinamikler süreci tetikliyor ve başarıya ulaşması için baskı yapıyor.

1948’den bu yana çözülemeyen İsrail-Filistin sorunu, bölgesel krizleri tetiklerken Türkiye’nin de yumuşak karnı olan bazı meseleleri çözmesini zorunlu kılıyor. İsrail’in Gazze’de uyguladığı yıkım politikası, Filistin direnişinin son kalelerinden birini hedef alırken, bölge genelinde taşların oynadığını gösteriyor. Türkiye, bu değişim dalgasının sınırlarını aşarak iç meselelere sıçramaması için bazı sorunlarını çözmek zorunda.

Suriye’deki dengeler de bu zorunluluğu pekiştiriyor. YPG’nin bölgedeki hakimiyeti ve ABD-İsrail ittifakının bu yapıya verdiği destek, Türkiye’yi yeni bir çözüm arayışına itiyor. Küresel güçlerin “Çözmezseniz biz çözeriz” mesajı, Ankara’nın bu süreci yönetmesini zorunlu kılıyor. Aksi takdirde çözümün, Türkiye’nin çıkarlarına aykırı şekilde şekilleneceği aşikâr. Bu bağlamda ‘süreç’, ‘terörsüz Türkiye’ ve ‘kardeşlik projesi’ gibi kavramlar sadece siyasi söylemler değil, aynı zamanda ulusal güvenliğin de gerekliliği olarak karşımıza çıkıyor.
Bugün, devletin farklı kademelerinden ve Kürt siyasetinin çeşitli........

© Kısa Dalga