Önümüzdeki günler ve aylar çok şeylere gebedir...
Haber önce Cumartesi günü Yunanistan’da yayın yapan Ta Nea gazetesinde çıktı: “Kıbrıs Cumhuriyeti, Türkiye’nin limanlarını açması karşılığı, Türkiyeli iş insanlarına vize serbestisi uygulamayı teklif etti.”
Haberde, Türkiye’nin 1100 Rum bandıralı gemiye, toplamda 5 limanını açması karşılığında Türk sermayesine dolaşım hakkı öngörülüyordu.
Konu hemen benim gibi bir kaç meraklı gazeteci tarafından bilgiye sunuldu ama Kıbrıs Türk basınında hiç ilgi çekmedi. Hatta Kıbrıs Türk siyaseti bağlamında da Kudret Özersay hariç, kimsenin umurunda olmadı.
Sonra Pazartesi günü Rum Hükümet Sözcüsü Konstantinos Letimbiotis, Rum Radyo Televizyon Kurumu (RİK) radyosuna yaptığı açıklamada, böyle bir öneri yaptıklarını doğruladı.
Söz konusu önerinin, AB’nin Kıbrıs sorununa daha etkin müdahil olmasını sağlama çerçevesinde Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis’in çabaları çerçevesinde yapıldığını belirten Letimbiotis, Türkiye’nin limanlarını Kıbrıs Cumhuriyeti gemilerine açmasının ise Türkiye’nin bir yükümlülüğü olduğunu söyledi. (TAK, haberin bu kısmını ‘iddia etti’ diye verdi ama buradaki atıf 29 Temmuz 2005’te imza edilen ancak Türkiye tarafından uygulanmayan Ankara protokolüydü yani yükümlülük gerçek bir tanımlamadır)
Letimbiotis ayrıca, “AB-Türkiye çerçevesinin tam olarak güncellenmesi için çalıştıklarını, AB-Türkiye ilişkilerinin ilerlemesinin temelinde Türkiye’nin Kıbrıs’tan doğan yükümlülükleri ve uluslararası hukuka uyum sağlamasının olduğunu” da sözlerine ekledi.
Yani Ta Nea gazetesinde çıkan haber, bizzat Kıbrıs Cumhuriyeti tarafından en üst ağızdan teyitlenmiş oldu.
Bu teyit gelince de gözler haliyle Ankara’ya döndü. Nitekim bu konudaki bekleyiş de çok uzun sürmeden aynı günün öğleden sonrasında Türkiye Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Öncü Keçeli tarafından şahsi X hesabından yaptığı tek satırlık açıklamayla haberleri “hayal ürünü” olarak niteledi.
Şimdi öncelikle bahse konu iddiaların, Türkiye Dışişleri Bakanlığı resmi hesabından ya da bizzat Türk Dışişleri Bakanı tarafından yalanlandığı filan yoktur. Buranın altını çizelim.
Kaldı ki, böylesi bir teklifin yapılması için çeşitli kanallar, resmi ya da gayrı-resmi olarak açıktır.
Bu kanallar ‘yenile’ açılmış filan da değildir. Çok önceden, Annan Planı zamanından hatta çok daha kadim zamandan kalan açık kanallar mevcuttur ve hala daha aktiftirler.
Bunu bir casusluk hikayesi gibi yazmıyorum. Zaten böyle bir şeyi iddia etmek de hem komiklik hem de aymazlık olur. Çünkü uluslararası diplomasinin hayat bulduğu bin tane yol vardır ve bu çağlar boyunca böyle çalışmıştır.
Fakat buradaki sıkıntı başka bir şeydir. O da Kıbrıslı Rumların esas muhatabının Kıbrıslı Türkler olduğu gerçeğidir.
Kuşku yok ki geldiğimiz noktada esas yaşanan sıkıntı bu muhatabın kim olduğu sıkıntısıdır.
2020 yılında © Kıbrıs Postası
