Çocuk utanarak, “Benim babam eşekçi” dedi!!!
Karpaz’a yoğunlaştırdığım ilgimin başlangıç yılı 1991.
1991’de Yeni Erenköy’de Erdoğan Özbalıkçı’dan da yardım alarak, özellikle 1974 sonrası Türkiye’den gelip o bölgeye yerleşenlerle görüşmeler yapıp, yaşadıkları bu toprakları ne kadar sahiplendiklerini ve olası bir çözümden beklentilerini öğrenmeye çalışmıştım.
O konuştuğum insanlar, o dönem Kuzey Kıbrıs’ın yaşam koşulları en zor insanlarıydı, diyebilirim.
Urup avuçluk toprak parçasında, mahrumiyet bölgesi mi olur?
Eğer burası KKTC ise 30 sene önce de, 30 sene sonra da olur…
***
Dört yıl sonra 1995…
Dipkarpaz’a gidip ilkokulunu ziyaret etmiştim.
Yanılmıyorsam dördüncü sınıftaki öğrenci çocuklarla sohbetimdi. Çocuklara sorular sorup yanıtlar almaya çalışıyordum.
Genelde çocuklar zengin bir kahvaltı sofrasında olmasa da, bir kahvaltı yaparak okula gidiyordu.
Ve o gün acı bir gerçekle de yüzleşmiştim. Tüm kardeşlerin okula giderken giyeceği ayakkabı olmadığı için bir aileden çocuklar, dönüşümlü aynı ayakkabıyı giyip okula gidiyorlardı.
1974’ün üzerinden 21 sene geçmiş olmasına karşın ekonomik dinamizm, Kuzey Kıbrıs’ta güneşin en erken doğduğu Karpaz’ın ucunda bir türlü doğmamıştı…
Rahmetli Asil Nadir’in dokunuşuyla narenciyenin sarı altın olduğu dönemde, Karpaz bölgesinden kadınlar, sabah gün ışımadan Güzelyurt’a ulaşmak için........
© Kıbrıs Gazetesi
