TEKNOFEST havasında, bir de yolda gelmekte olan projeler var ya, hepsi de Kıbrıs Türk halkının egemenliğinin simgesi. Karşı taraf, uygarlıktan nasibini almamış ambargolar ve izolasyonlarla Kıbrıs Türkünü dünyadan izole edebilmek için her yola başvurabilir. Bu ülkeye yatırım yapan ve yapmak isteyenleri hapislikle cezalandırabilir. Araya Avrupa Birliği’ni (AB) koyarak, bazı Türk devletleri ile aramızı açma çabaları gösterebilir.

Tüm bu uğraşlar ne barışa hizmet eder, ne de istikrara! Cenevre Zirvesi’nde BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in huzurunda iki tarafın işbirliği konusunda varılan uzlaşıya ise hiç yakışmaz Söz konusu iş birliğine köstek de olur. Zihniyetleri değiştirebilecek duruma, yetkiye sahip değiliz. Zaten zihniyet değişmiş olsaydı, bu adada sorun olmazdı. Bütün mesele, Kıbrıs Türk varlığını ve eşit hak sahibi olduğunu kabullenememe, hazmedememe!

Ancak bu halkın bir anavatanı vardır. İmkânlar ölçüsünde her ihtiyacı fazlasıyla karşılamaktadır. Rum yönetiminin isteklerine boyun eğmesin diye. Başı öne eğik durmasın diye. Buna karşın egemen olduğu kendi vatan toprağında başı dik, alnı açık, kendi bayrakları altında, kendi devletinde özgür insanlar olarak yaşam sürdürsün diye. 1974 öncesine dönmesin, o dönemin utanç barikatlarında işkence çekmesin, horlanmasın diye.

Her şey bir yana, bu kurak adaya Anamur suyunu akıtmak ve susuzluğu gidermek en büyük lütuftur, en büyük hizmettir. Rum tarafının susuzluğa çare bulabilmek için her yola başvurduğunu görüyoruz. Bu vesile ile suyun ne kadar........

© Kıbrıs Gazetesi