İran’la takışmama planımız var mı?
Hafız Esat döneminin Suriye’sini biliyorum.
‘Biliyorum’ derken, okur-yazar, dünyada olan bitenlerden haberdar olmaya çalışan bir genç adam olarak biliyorum. Yoksa orada yıllarca yaşamadım. 1981 yılında gelip geçmiştim, Humus’u, Şam’ı görmüştüm, o kadar.
Bir gerilim vardı ülkede. Sokaklarda kamuflajlı askerler, köşe başlarında zırhlı araçlar.
Sevimsiz, uğursuz bir memleket. Yolunuz düşsün istemezsiniz.
Arkasından malum, 1982’de Hama katliamı yapıldı. Kaç insan öldürüldü? Doğru sayıyı kimse bilmiyor. Tahminler 10 binle 50 bin arasında değişiyor.
Sonraları çok gittim Şam’a, Halep’e.
Gazeteci Hüsnü Mahalli’nin refakatinde İşgal altındaki Golan’ın hududuna kadar gittik. Karşıda, İsrail işgali altındaki tarafta Dürzi köyleri vardı.
O sıralar aramız çok iyiydi Suriye’yle. Şam’ın, Halep’in sokaklarında yabancı bir ülkedeymişiz gibi hissetmiyorduk.
Bu gidiş gelişlerin bazılarında Suriye’nin bakanlarıyla, tabii ki Devlet Başkanı Beşşar Esed’le de görüşme fırsatımız oluyordu.
Bir iki defa bahsini etmişimdir, çok önemli bir hadiseydi bizim kuşak için Hama katliamı ve bu katliam konusunda ne düşündüğünü Beşşar Esed’e ben sordum. Tabii katliam edemedim. Çok kan dökülmüştü dedim.
Aslında (Başka gazeteci arkadaşlar da vardı) tatlı tatlı sohbet ediyorduk. Esed’in yüzü bir an soğudu.
“O günün şartlarında olmuştu. Yine aynı şartlar oluşursa ben de aynısını yaparım.”
O gün, kötü bir adam olarak görmüyordum Esed’i. Ülkesini özgürleştirmeye, Baas’ın diktasını........
© Karar
