Bu mu devletin ‘baba’lığı?
“Yüreğimiz elimizde barış için geziyoruz” diyordu son konuşmalarından birinde Sırrı Süreyya Önder.
Boşuna söylemiyormuş. Elindeymiş yüreği.
“Feleğin çemberinden geçmiş” deriz başına çok iş gelmiş, çok badirelerden geçmiş, “Bağ-ı dehrin hem hazanın hem baharın görmüş” insanlar için.
Öyle biri midir Sırrı Süreyya Önder?
Gördüğü hazan bir kişi için fazla; gördüğü bahar bir kişi için az.
Ağır bir darbe aldı kalp nahiyesinden.
Şifa bulur inşallah, ahir ömründe bunca emek verdiği, uğruna bunca yol teptiği barışı görmek nasip olur.
TBMM resmi bir yer. Devlet kisvesi ve devlet suratı var orada.
Lacivert, siyah veya gri, bilemedin kahverengi takım elbise.
Herkeste boğazından göbeğine kadar bir kravat.
Büyük birini gördüğünde yılışmaya, ciddi birini gördüğünde kasılmaya hazır çok sayıda surat.
Koridorlarda, kulislerde hafif yana eğilmiş, gövdesi de bu eğime uygun olarak yanlamış bir sürü tip.
Niye yanlamış?
Muhtemelen birisine iş sipariş etmeyi planlıyor, ondan.
(Kulakları çınlasın, TBMM eski başkanı Nabi Avcı, ‘Alkibiades duruşu’ diye bir şey anlatmıştı. Onun gibi yamuk.)
Sonuçta herkes resmi.
Sadece kıyafetiyle, duruşuyla değil, ruhuyla, yürüyüşüyle, oturup kalkmasıyla.
Her enstantanede bir ince hesap var, Allah etmesin!
O resmiyet ortamının ortasında kendisi........
© Karar
