Adı isterse Olga olsun
Gazze eğer insanlık için ve her birimiz için bir sınavsa… Öyle bakılmasında bir sakınca yok, tanık olduklarımızın bir soykırım olduğunu ve bu soykırımı İsrail ve arkadaşlarının yaptığını geri plana itmemek şartıyla.
Sınavsa sınavı kaybettik.
Rejimlerimiz kaybetti, cumhuriyetlerimiz, krallıklarımız, cumhurbaşkanlarımız, meliklerimiz, emirlerimiz, dini liderlerimiz, ulemamız…
Kaybetmenin de bir adabı var. Üzülürsün, mahcup olursun, boyun bükersin. Bizim ağalar öyle değil.
Avurtlarını şişire şişire yüksek palavralar atmaya devam, yeryüzünde kasıla kasıla yürümeye devam.
Türkiye’yi istisna mı etmem gerekiyor?
Etmiyorum.
Çünkü biz de bir miktar laf ve bir miktar diplomasi üretmenin ötesine geçen bir şey yapmadık.
Çünkü soykırım ritmini, istifini bozmadan devam ediyor.
Sevmiyorum ama mevcudiyetlerinden haberdarım.
“Biz, bizden olana yardım edelim. Müslümanın parası Müslümana gitsin, ‘gavura’ gitmesin” fikrinde olanlardan.
Herkes öyle değil, farkındayım.
Mazluma, mağdura, afetzedeye adresi, nüfus kâğıdı, tabiiyeti sorulmaz diye düşünenler var, çok şükür.
Eğer yeryüzünde Gazze’deki soykırımın önümüze koyduğu sınavı kaybetmeyenler varsa, kaç kişiyseler, işte bu mazluma adres sormayanların soyundan geliyorlar.
Konumuzun soyla sopla, asaletle, tenasülle alakası var mı?
Yok.
Bir ruhsal niteliği kastediyorum ‘soy’ tabiriyle. Bir mizacı, bir karakteri.
‘Asalet’ ancak bu bakış açısıyla iyi bir şey sayılabilir.
Yoksa, enbiyanın soyundan olmak bile kendi başına bir değer ifade etmez.
Dini bir gerekçeyle itiraz etmek isteyenler olabilir. Ama hatırlayalım, dinin yaygın olan yorumuna göre bütün insanlar enbiya soyundan.
O........
© Karar
