menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yoksa siz, memurun iş bırakmasından korkuyor musunuz?

11 0
22.08.2025

Epeydir sürmekte olan 2025 Kamu Toplu İş Sözleşme görüşmelerinde, iş döndü dolaştı “memur grevine” geldi.

Gerçeklikten, değer üretimi ve hakkaniyetten uzak bir statü ve çalışma düzeninin baştan aşağıya kurgudan ibaret “maaş pazarlığı,” ancak “balta ile odun kesicinin hık deyicisi” rolündeki figüranların oturduğu göstermelik bir “müzakere” masasında yürütülebilirdi. Böyle bir masada, kim hangi maaş hakkını kime karşı savunacak?

Kamuoyu, olan bitenin bir “mizansenden ibaret” olduğunu unutmuşçasına bir haftadır memurların iş bırakma eylemine odaklandı.

Bu kapsamda bazı kamu kurumlarında, iki gündür, personelin iş bıraktıklarına dair haberler gelmeye başladı.

Varlığı büyük ölçüde gereksiz ve işlevsiz olan bir topluluğun grevi olur mu?

Grev, çalışanın “üretim sürecindeki gücünden” kaynaklanan bir tasarrufu ve eylemidir. Maaş ve çalışma şartlarından memnun olmadığında elindeki “işi bırakma” kozunu kullanır; üretimi durdurur ve işveren büyük zarara uğrar.

Gerekli şartları ve birikimi taşımadıkça kimsenin hatır için işe alınmadığı; herkesin gerektiği yerde, gerektiği sayıda ve kendisinden beklenen üretimi gerçekleştirdiği sürece istihdam edildiği özel sektörden söz ediyoruz. Bu bağlamda varlık nedeni gerçekçi, kâr amacı taşıyan bir yapıda; rolü ve işlevi belli, yapacağı iş net ve tanımlanmış, birim sürede üreteceği çıktı somut ve ölçülebilir olan “vazgeçilmez bir eleman” işi bıraktığında somut bir zarar doğması kaçınılmazdır.

“Grev” budur.

Ancak günümüzde, esas var olması gereken özel sektörde bile; sermayenin ve üretimin küreselleşmesi, kitle sendikacılığının önemini kaybetmesi, esnek çalışma modelleri ve “taşeronlaşmanın” yaygınlaşması nedeniyle etkisini ve gücünü kaybetmiş bulunuyor.

Şimdi, büyük ölçüde geçtiğimiz yüzyılda kalan grevin, devletteki durumunu ele alalım:

İş bırakacaklarını söyleyenler; herkesin açıkça görebildiği üzere, gerekli kapasitenin çok üstünde, çoğu yerde olması gereken sayının 5 katı istihdam edilen, günlük çalışma süresinin çok büyük bölümünü herhangi bir iş yapmadan veya oyalanarak geçiren, dolayısıyla özel sektöre kıyasla ortalama verimlilikle çalışan 5.5 milyonluk kamu personeli kitlesi…

Büyük ölçüde rasyonel ve somut bir “varoluş gerekçesine” dayanmayan, bir işi yapıyormuş gibi görünse de vazgeçilmez bir işlevi olmayan bir topluluğun greve gitmesinden nasıl bir sonuç ortaya çıkabilir?

Devletin üstlendiği ve yerine getirmekte olduğu görevlerden;

-Devlet olmanın asli gereğinden doğan güvenlik ve adalet hizmetleri alanında durum hiç de iç açıcı değil.
Bu hizmetlerin ifası ile görevli emniyet ve yargı görevlilerinin greve gitmesinden söz edemeyiz. Özel sektöre devredilmesi mümkün olmayan veya herhangi bir şekilde yedeği bulunmayan bu hizmetler; zaten can ve mal güvenliğini sağlamaktan ve adaleti tesis edebilmekten uzak, hayli sorunlu ve gecikmeli şekilde yürütülüyor. Suçların işlenmeden önlenmesi ve suçluların yakalanmasında polis alabildiğine pasif ve yetersiz kalıyor. Öte yandan yargı ve infaz sistemi, suçluların gereği gibi yargılanıp cezalandırılmaları konusunda son derece aciz ve caydırıcılıktan uzak. Yani, güvenlik ve yargı kuruluşları, neredeyse “iş........

© Karar