Türkiye'nin iktidar yapısı: “Partikrat, Plütokrat ve Jüristokrat Oligarşisi”
Başlık, Türk siyaset ve yönetim modelini incelediğimizde karşımıza çıkan yapıyı anlatıyor.
Türkiye’de, yapı ve işleyişleri, ayrıcalıkları ve etki alanlarıyla iktidarların oluşumunda söz sahibi olan, devleti ve toplumu yönetme otoritesine sahip üç belirgin grup var:
-Varlık nedenlerinden ve asli işlevlerinden uzaklaşmış, zanaatkârlaşmış (profesyonelleşmiş) ve halktan kopmuş politikacılar: PARTİKRATLAR
-Sahip oldukları sermaye ve maddi güç ile siyasi iktidara ortak olan ve ele geçirdikleri siyasi güçle servetlerini arttıran zenginler ve türedi iş insanları: PLÜTOKRATLAR
-Yargı erkinin sağladığı nüfuz ve otorite ile siyasi ve ekonomik güce kavuşarak devlet düzeninde söz sahibi olan ve bununla kariyer ve gelecek hesaplarını şekillendiren yargı elitleri: JÜRİSTOKRATLAR
Küçük ve ayrıcalıklı bir grubun iktidarı elinde tutmasını ifade eden “oligarşi” kavramından hareketle; bu üç grubun birlikte siyasi gücü ellerinde tuttukları iktidar modeline, “Partikrat, Plütokrat ve Juristokrat Oligarşisi” adını veriyoruz.
Ayırt edilmesi gereken nokta, bu oligarşik yapının, siyasi iktidar ekseninde, lider merkezli siyasi otoriteye yamanarak işbaşına gelmesi, diğer unsurlarla bütünleşik bir yapı oluşturması ve otoriteye yaslanarak varlığını ve işlevini sürdürmesidir.
Şunu kabul edelim ki, Türkiye’de seçmen tabanı, dünya görüşleri ve hayat tarzları kabaca sağ ve sol olmak üzere birbirinden radikal bir biçimde ayrışan iki karşıt cephede kamplaştırılmıştır. Ancak her iki blok, mensup oldukları ve takip ettikleri iktidar ve muhalefet partilerinin gerçek siyasi görüş ve programlarının içeriğini somut anlamda analiz edebilme, eleştirebilme, etkileyebilme güç ve iradesine sahip olmayan, bilinçsiz ve edilgen kitlelerden oluşmaktadır.
Tabanda seçmen kitleleri, somut siyasi bir program içeriğiyle hiç bir ilişkisi bulunmayan hamasi kalıplar, sloganlar semboller ve klişeler üzerinden karşıt cephelerde konsolide edilmektedir. Buna karşılık, sağ veya sol, parti örgütleri üzerinden yukarıya doğru şekillenen ve yönetim hiyerarşisinin tepesinde somutlaşan siyaset etme anlayışı, iktidar veya muhalefet olmasına göre değişmeksizin aynı esaslar ve pratikler çerçevesinde birleşmektedir.
İktidarı elde ettikten sonra; hükümet etme anlayışı, kadrolaşma, yatırım tercihleri, kamu kaynaklarının tahsisi ve harcanması konularında, birbirlerine karşıt gibi görünen siyasi partiler arasında herhangi bir fark bulunmuyor. Bu bağlamda, rant dağıtımı, eş dost ve akraba kayırmacılığı, liyakatsiz atamalar, nepotizm, birey ve grup çıkarlarını gözetme ve iktidarlarını kalıcı hale getirme yönünde hep aynı refleksler ve yaklaşımlar çerçevesinde hareket ettiklerini görüyoruz.
Bu modelde politik........
© Karar
