Çocuğunun yanında babayı döven saldırganı nasıl cezalandıracağız?
Kamuoyu ve sosyal medya, iki gündür aşağıdaki olayla çalkalanıyor:
“İki çocuğuyla birlikte okul yolunda yürüyen baba Ö.K., yanlarından hızla geçen lüks cipin sürücüsünü sözlü olarak uyardı. Tepki üzerine öfkelenen sürücü, bir süre ilerledikten sonra geri dönerek araçtan indi; çocuklarının gözü önünde baba ile kısa süreli tartıştıktan sonra boğazını tutup kendisini tokatladı.”
“Olaya ait görüntülerin sosyal medyada infial uyandırması üzerine, sürücü ve yanındaki kardeşi polis ekiplerince gözaltına alındı ve ardından hakim kararıyla tutuklanıp hapse atıldı. Olayın üzerinden iki gün geçmeden, babayı döven şahsa ait kafe kurşunlandı.”
Kamera görüntülerine yansıyan buna benzer, hatta daha şiddetli ve yer yer ölümle sonuçlananan darp ve şiddet olayları her gün yüzlerce kere yaşanıyor.
Bu olayı diğerlerinden farklı kılan ve halkı ülke çapında galeyana getiren yanı; babanın çocuklarının yanında tokatlanarak aşağılanması ve rencide edilmiş olması.
Babanın çocuğun yanında tokatlanması ve bunun videoya yansıması oldukça vahim. Ama en az bunun kadar vahim olanı; toplumun olayı yurumlayış biçimi, insanların gösterdikleri tepkiler, resmi mercilerin konuyu ele alış biçimi, saldırgan hakkında takip ettikleri süreçler ve uyguladıkları işlemler.
Saldırgan, dürtü ve öfke kontrol bozukluğuna sahip, şiddete meyilli biri olabilir. Ama tepkiler genel olarak duygusal ve ölçüsüz düzeyde olsa da toplumun son tahlilde böyle durumlarda, sağduyulu ve rasyonel blr değerlendirme yapması; resmi mercilerin konuyu soğukkanlı bir biçimde ve yasaların gerektirdiği sınırlar içinde ele alması gerekir.
Oysa olayın yer aldığı sosyal medya haberlerinin altında yer alan yorumlarda konuya sağduyu ile yaklaşılmasını, sorunun yetkili mercilerin sorumluluğu ve gözetimi altında çözülmesini ve yasal sınırlar içinde hareket edilmesini ifade eden neredeyse tek bir yorum yok. Aşırı rövanşist, hınç dolu ve yer yer saldırganın “linç edilmesine davetiye çıkaran” söylemlerden geçilmiyor.
Peki bu niye böyle?
Halkın, yasal süreçlerin gereği gibi işleyeceğine ve adaletin yerini bulacağına hiç bir güveni kalmamış da ondan. Hemen herkes, tutuklanmış olsa da, saldırganın kısa süre sonra serbest kalacağını ve yaptığının yanına kâr kalacağını yorumlarında vurguluyor.
Bu sebeple halk, böyle durumlarda yasal açıdan suç sayılan ve toplum standartlarına göre kabul edilemeyecek eylemler söz konusu olduğunda; konunun güvenlik birimleri eliyle, yasal ve adli zeminde çözüme kavuşturulmasını beklemiyor.
Devletin, güvenlik ve yargı mekanizmalarıyla adaleti sağlayamadığı ve kamu vicdanını tatmin edecek bir çözüm bulamadığı bu tür polisiye olaylarda; toplumun sosyal genetiğinde kodlanmış bulunan “kendi adaletini kendisi temin etme” (ihkak-ı hak) ve linç mekanizmaları devreye giriyor. Nitekim, olayın üzerinden iki gün geçmeden, saldırgana ait işyerinin kimliği belirsiz kişilerce otomatik silahlarla taranması bunun açık bir işaretidir.
Kamu otoritesinin gücünü kaybettiği güvenlik ve adalet mekanizmalarının işlevsizleştiği........





















Toi Staff
Gideon Levy
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein