Bir mucizeydi kadın, ismi de...
'70'li yıllarda televizyon demek, pazar sabahları kahvaltıda western filmleri seyretmekti, western demezdik de kovboy filmleri derdik. “Cehennemden Dönüş”, “Kızıl Nehir”, “Kahraman Şerif”, “Vadiler Aslanı”, “Çöller Kasırgası”, “Kanlı Geçit”, “Dişi Kartal”, “Korkusuz Kahraman”, “Büyük Ülke” ve “Kahramanın Sonu” gösterilirken, heyecândan çay içmeyi bile unuttuğum çok olmuştur.
Hey, hey / Now it’s hey mambo, mambo Italiano / Hey mambo, mambo Italiano / Go, go Joe, you mixed us and chiliano / All you Calabrese do the mambo like ‘a crazy and a... / Hey mambo, don’t wanna tarantella / Hey mambo, hey mambo Italiano, try an enchilada / With the fish baccala and a...”: Anlaşıldı, hiç kimsenin “Aşk ve Ekmek” filmindeki Sophia Loren’in kollarının arasına girmeye cesareti yok, bana hiç bakmayın, dans etmeyi beceremem, öyle bir yeteneğim olsaydı bile, “Hong Kong’lu Kontes” filminde Petula Clark’tan “This is My Song” çalarken Marlon Brando’nun Sophia Loren’in kollarının arasında ezilip büzülmesine tanık olmuştum ya, mutlaka pistten tüyerdim. ‘60’larda Sophia Loren, ‘70’lerde Türkan Şoray, ‘80’lerde Monica Belluci ve ‘90’larda Nadine Labaki, ateşleriyle adamı öldürürlerdi kardeşim, en sert erkeklerin onların karşısında çilekli jöle gibi nasıl titrediğini çok seyrettim.
“Karaağaçlar Altında Arzu”, “Macera Böyle Başladı”, “Dün, Bugün, Yarın”, “İtalyan Usulü Evlilik”, “Güneş Çiçeği”, “Benimle Evlenir misin?”, “Tatlı Tebessüm”, “Yolculuk”, “Kısa Tesadüfler”, “Cassandra Geçidi”, “Özel Bir Gün”, “Kan Davası” ve “Daha Hızır İki Adam”: Size hangisindeki Sophia Loren’i yazayım, tamam, onun sahra güllelerini huzzârlaştırdığı romantik komedilerine bayıldığım doğrudur, ama “Özel Bir Gün” filminde çok başkaydı. Dans demişken, siyam kedisi bakışlı Kim Novak’ın “Piknik” filminde şeftali tüyü rengindeki elbisesiyle William Holden’ı dağıttığı sahneyi de ıskalamayalım. O dansın koreografı Miriam Nelson’du, hınzır kadın, keçi derisinden Mustang A-2 uçuş ceketli, çok soluk mavi gibi görünen buz beyazı gömlekli, kahverengi roper botlu, tozumsu haki rengindeki chino pantolonlu ve üzerinde beyaz kap desenleri bulunan koyu kahve kravatlı alt sınıflardan maço William Holden’ı Kim Novak karşısında sanki bilerek isteyerek bitirmek istemişti.
Erdinç Akkuş ağabeyimizin bana Marilyn Monroe diye fısıldadığını işitir gibiyim, haklı, “Niagara”, “Erkekler Sarışınları Sever”, “Milyoner Avcıları”, “Dönüşü Olmayan Nehir”, “Yaz Bekârı”, “Otobüs Durağı”, “Bazıları Sıcak Sever”, “Gel Sevişelim” ve “Uygunsuzlar”, işte size bir yığın aptal sarışın, ancak Marilyn Monroe bir aptal sarışın değildi, aptal sarışınları ustalıkla oynayan zeki ve yetenekli bir kadındı. Diğerleri neyse de, “Uygunsuzlar” insanın ruhunu acıtan bir ağıttır, oradaki Roslyn Taber karakterini her seyredişimde gözyaşlarımı tutamadığımı da buraya not düşeyim. Yanlış anımsamıyorsam, Bener Dortunç ağabeyimiz de Marilyn Monroe hastasıydı, bu vesileyle ona da sayfamdan bir “Turist Ömer” selâmı göndereyim.
Benim Marlon Brando’nun, Alain Delon’un ve Charles Bronson’un filmlerinden başka Jack Lemmon filmlerine de koştur koştur gittiğim biliniyor. Nevrotik adamları Jack Lemmon’dan daha iyi oynayan biri yoktur, “Çıplak Ayaklı Dansöz”, “Bazıları Sıcak Sever”, “Garsoniyer”, “Şarap ve Gül”, “Sokak Kızı İrma”, “Karınızı Nasıl Öldürürsünüz”, “Şans Kurabiyesi”, “Garip Bir Çift”, “İki Taşralı”, “Dokunma Gıdıklarım”, “Kaplanı Kurtar”,........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Mark Travers Ph.d
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon