menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yeni bir dünya mı, eski bir çöküş mü?

27 1
30.04.2025

Mümtazer Türköne, “Yeni bir Dünya” başlıklı yazısında İslamcılığın ve hususen AK Parti İslamcılığının tasfiyesine dikkat çekiyor, bu tasfiyeyi İsrail güvenliği merkezli yeni bir bölgesel mimarinin kaçınılmaz sonucu olarak yorumluyor. Türköne’nin işaret ettiği bu dönüşüm yalnızca güncel siyasal konjonktürü değil aynı zamanda tarihî bir kırılmayı da haber veriyor: İslamcılık hem bir ideoloji hem de bir jeopolitik vizyon olarak tasfiye sürecine girmiş durumda...

AK Parti, başlangıçta bir ideoloji partisi gibi görünse de zamanla bu formdan uzaklaşarak çıkarların ördüğü, iktidar refleksleriyle tanımlanan amorf bir kütleye dönüştü. Oysa Millî Görüş çizgisi, özellikle Erbakan döneminde yalnızca sınırları belirgin bir siyasal tasavvur değil Türkiye İslamcılığını yerel bir hareket olmaktan çıkarıp uluslararası bir dayanışma ağına dönüştürme iddiasını da taşıyordu. Nahda lideri Raşid Gannuşi’nin Erbakan mitinglerinde ağırlanması, Mısır’daki Müslüman Kardeşler ile kurulan bağlar ve küresel İslamcı tahayyüller bu vizyonun örnekleriydi. Her ne kadar bu enternasyonalist iddia zamanla aşınsa da dönemin aktörleri zamanın ruhunu aşmaya dönük bir küresel tasavvuru canlı tutuyordu.

Arap Baharı bu tahayyülün son büyük hamlesi oldu. Mısır’da Mursi’nin iktidara gelişi, Türkiye merkezli İslamcılık için bir tarihî meşruiyet anı gibi algılandı. Ancak Arap Baharı'nın uğradığı başarısızlık yalnızca bölgesel umutları değil Türkiye'nin kendi jeopolitik iddialarını da sarstı. Böylece Türkiye İslamcılığı hem bölgesel müttefiklerinden yalıtıldı hem de kendi içinde ideolojik sürekliliğini kaybederek kimlik krizine sürüklendi.

Peş peşe gelen başarısızlıklarla Katar’dan Ürdün’e, Mısır’dan Tunus’a kadar neredeyse bütün Orta Doğu ülkeleri siyasal İslamcılığı sahneden çekti. İhvan bağlantılı yapıların dağıtılması, Katar’ın desteğini çekmesi, Ürdün’de İhvan kadrolarının tasfiyesi ve Türkiye’deki ideolojik sönümlenme aynı çözülme senaryosunun farklı sahneleriydi. Bugün Filistin meselesi üzerinden yaşatılmaya çalışılan İslamcılık dahi özne olmaktan çıkmış, bölgesel çıkar hesaplarının dekoruna dönüşmüş durumda. Bir zamanlar küresel adalet arayışının taşıyıcısı olma iddiası taşıyan bu jeopolitik kimlik, artık yalnızca geçmişin ideallerine atıfla varlık göstermeye çalışan edilgen bir........

© Karar