Maharetimiz ve zaafımız haline gelen kusur avcılığı
Toplumsal kimliğimizin bir parçası haline gelen bir meziyetimiz var: Kusur avcılığı...
Hakikatin peşinden gitmek, adaletin ve ahlakın tesisine omuz vermek elbette ki önemlidir. Ancak bizdeki hal, adalet terazisini dengede tutan bir vicdan muhasebesinden ziyade, mikroskop altında leke arayan bir tecessüs meraklısının titizliğine benziyor. Lakin fark şudur: Biz, bulduğumuz kusurları infaz etmek için toplanan bir mahkemenin hükmünü veriyoruz...
Son dönemde yaşanan Kübra Par hadisesi bunun en canlı misali... Haber sunarken yaptığı bir hareket -istemli ya da istemsiz- toplumun nefret algılarını açtı. Özür dilemesine rağmen öfke seli yatışmadı, bilakis daha da kabardı. Linç seansları, mahkemeler, soruşturmalar, etik kurullar devreye girdi. Kendisinin duyduğu mahcubiyet yetmedi, hatasını kabullenip geri adım atması da kâfi gelmedi. O hareketin altını kazıdılar, karakterini didik didik ettiler, kariyerini zan altında bıraktılar. Tüm bunlar, toplumsal kodlarımızın nasıl da bir kusur arama refleksiyle örüldüğünü gösteriyor.
Oysaki biz bu yolu yeni yürümüyoruz. “İtibar suikastı” dedikleri bu yeni model infaz yöntemi hem siyasetin hem gündelik hayatın en popüler silahlarından biri oldu. Hâlbuki ilahi kelam, “Birbirinizin kusurlarını........
© Karar
