Avrupa’nın yanıltıcı müdahaleleri
GÖNÜLLÜLER KOALİSYONU MİTİ
Geçtiğimiz hafta Paris’te düzenlenen “gönüllüler koalisyonu” toplantısında Keir Starmer ve Emmanuel Macron, Avrupa’yı Başkan Trump’ın başlattığı barış sürecine yeniden dâhil ettikleri için kendilerini tebrik ettiler. Oysa gerçekte, bu süreci rayından çıkarmak için ellerinden geleni yaptılar.
***
Ukrayna’da bir ateşkesten sonra yeniden başlayabilecek Rus saldırganlığına karşı “güvence” sağlamak için Avrupa (yani fiilen İngiliz ve Fransız) askerlerini ve uçaklarını konuşlandırma fikri tam bir hayaldir.
Bu tür bir güvenceyi sağlamak mümkün değildir - çünkü hem Amerika hem de Rusya bunu reddetmektedir - ve bu yönde yapılan girişimler, barışı sağlama gibi ciddi bir meseleden dikkati başka yöne çeker. Bu girişim aslında, Britanya ve Fransa’nın başlatmadıkları ve hiç istemedikleri bir barış sürecinde kendilerine yer bulma çabasından başka bir şey değildir.
Hem Rusya hem de ABD tarafından kabul edilebilecek, dolayısıyla uygulanabilir olan şey ise, NATO dışı barış gücü askerlerinin yer aldığı, BM denetiminde bir ateşkestir. Putin, seçimleri organize etmek ve barış görüşmelerini kolaylaştırmak için geçici bir BM yönetimine açık olduğunu öne sürmüştür - ancak bu fikir Avrupa liderleri tarafından hemen reddedilmiştir.
EKONOMİK YAPTIRIMLARIN SAHTE UMUDU
Batı hâlâ Rusya’yı Ukrayna’nın şartlarına göre barışa zorlamak amacıyla ekonomik yaptırımlara bel bağlamış durumda: Bu yüzden Paris’te Rusya’ya yönelik yaptırımların “hızlandırılması” ve “katılaştırılması” kararı alındı. Bu kararlar arasında, Avrupa Birliği ve Britanya’nın dondurulan Rusya Merkez Bankası ve özel varlıklarından elde edilen faiz gelirlerini Ukrayna’ya silah göndermek için kullanma planı da var.
Rusya’ya barış baskısı uygulamak makul olabilir, ancak yaptırımların savaş araçları olduğu, barış araçları olmadığı unutulmamalıdır. Tam da barış ihtimalinin belirdiği bir anda yaptırımların artırılmasını savunmak, barış görüşmelerini rayından çıkarmaktır.
***
Ayrıca, 2022’den bu yana yaptırımların hedeflediğinin tam tersini başardığını da unutmamak gerekir. Bu rejim, Rusya’yı teslim olmaya zorlamamış, aksine ihtiyaç duyduğu ithalat yollarını ve enerji ihracat pazarlarını çeşitlendirmeye yöneltmiştir. Özellikle, yaptırımlar Rusya ile Çin arasındaki jeopolitik ittifakı daha da güçlendirmiştir ki bu ittifakı kırmak, Nixon ve Kissinger’ın 1970’lerdeki ana hedefiydi. Bu yaptırımların öngörülebilir ama istenmeyen sonucu, 1990’larda kurulan ABD öncülüğündeki küresel ekonominin parçalanmasına yol açmak ve Putin ile Xi Jinping’in çok kutuplu dünya hayalini gerçeğe dönüştürmek olmuştur.
***
Dahası, yaptırımlar Rusya’nın Ukrayna’daki savaş kabiliyetini azaltmak yerine, bir savaş ekonomisi yaratmıştır. Sermaye kontrolleri ve ticaret kısıtlamaları getirerek Batılı şirketlerin Rus piyasasından çıkmasına neden olmuş, bu da kaynak maliyetlerini Rusya için düşürürken Avrupa için yükseltmiştir. Yani, bu yaptırımlar Rusya’nın savaşma kapasitesini artırmış, Avrupa’nınkini ise zayıflatmıştır. Kalıcı barış için, yaptırımların aşamalı kaldırılacağına dair bir vaat kesinlikle elzemdir.
NATO’NUN BARIŞÇILLIK MİTİ
Ukrayna’yı yeniden başlayabilecek Rus........
© Karar
