menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Geçmiş gelmeyecek günler ya da Sıpa Kulağı…

19 1
15.04.2025

Bakmayın siz ona ‘sıpa kulağı’ dememe. Gerçekten böyle bir çiçek var mıydı yoksa tatlı tatlı ben mi uydurdum önemli değil. Sonunda dilimizde sıpa, tatlı, sevimli, zıpır manasıyla da kullanılır. Onu öteden beri bilirim hatta meftunluğum derindedir başka. Sonradan depreşen nice tutkunun kökünde geçmiş ve gelmeyecek günler barınır ve biz onların hatrına ilk fırsatta temiz bir su bardağına köklensin diye bir dal koyarız. Ölümsüz öykücü Varlam Şamalov, Karaçamın Dirilişi’nde derinleştirir dal yeşertme duygusunu. Kimi ıtır, kimi sardunya, kimi paşa kılıcı bilemedin fil kulağı bir sokum dal olsun ister köklenecek. ‘Sıpa kulağını’ ,bakmayın yine öyle söylediğime, geçen yaz sabah yürüyüşlerimin birinde bir sokağın köşesinde bulmuştum. Kullanımdan düşmüş emektar bir kamyonetin kasası tür tür çiçeklerle bezeliydi. Bu haliyle ilginç bir bahçeye benziyordu. ‘Sıpa kulağının’ dalları, değil sokağa, tam da hayatın sert böğrüne yumuşak bir ses gibi uzanıvermişti birden. Hoyrat ellerim, yuvadan düştüğünü var saydığım yavru kuş misali dalın ucunu buldu, yumrumsu kökünden çıt deyip onu çıkardı. Sonra da…

Şimdi bir şairin ismini taşıyan sokağa, hatta onun vaktiyle yaşadığı apartmana doğru ‘arsızca’ uzanıp, merakla olan biteni gözlemeye çalışıyor. Dal olmayı geçti geniş bir aile görüntüsüne büründü. Boğumlu yerlerinden uç veren yapraklar çapkın pembesi çizgilerle coşkunca ilerliyor. Saksısını mı mevsimini mi yoksa sokağı mı sevdi bilinmez yıllardır buradaymış havasında, görünmez bir kaftanla hüküm........

© Karar