menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Edebiyatı ne yapalım ya da edebiyatla ne yapalım?

18 0
tuesday

Son birkaç on yıl edebiyatla ne yapalım sorusunun değil edebiyatı ne yapalım görüntüsünün içinde geçmiştir çoklukla Türkiye’de. Adına ister batılılaşma ister çağdaşlaşma isterse de yenileşme dediğimiz dönemin kurucu aktörü edebiyat/ edebiyatçılar olduğu halde nasıl olup bu kısılmanın içine sıkışıp kalınmıştır inceden inceye düşünmeye değer. Bugün ülkemizde ilk fırsatta günah keçisi ilan ediliverir edebiyat. Eline kalem alıp ağzına söz sığdıran her kerameti kendinden menkul kişi, şöhretinin oltasına kapıldığı kimi ismi yüceltip kenarda tuttuktan sonra artık edebiyatın olmadığından, şair ve yazar çıkmadığından dem vurur. O yüce şahıs/ şahsiyetler hayatta olmadıkları, ya da hayli yaşlandıkları için dilin ve insanın damarları çekilmiş, ortalığı topyekün bir sessizlik ve yoksulluk kaplamıştır onlara göre. Öyleyse bugün şair, yazar diye eser verenler toptan silinip atılmalıdır. Gökten yeni bir mucize inip de o yere göğe sığdıramadıkları şair/ yazar benzeri bir kurtarıcı gelmedikçe vay halimize!

Güney Amerika’dan tutun da Hindistan’a değin Avrupa merkezli yazar ajanslarının içimize pompaladığı daha kırkını bile aşmamış birbirinin benzeri onca kurgu yazarı varken hele, yayınevleri fellik fellik onların peşine düşmüşken bizimkilere dönüp bakmanın ne alemi olabilir? Böyle bir ortamda şairleri kim hesaba katabilir? Türkiyenin bugün yarattığı zengin edebiyat verimi ile onu hayata bir projeksiyon gibi yansıtacak sosyo- kültürel ortamı bulunmadığı için bu sesler kesilmeyecektir. Sosyal bilimler başta olmak üzere düşünce ve eleştiriye dayalı hemen her sahada bir daralma yaşandığı inkar edilemez. Birikimini Osmanlıdan Cumhuriyete taşıyan........

© Karar