menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Günümüz Türkiye'sinde dindarlık-ahlâk ilişkisi

31 0
19.11.2025

Öncelikle belirtmem gerekir ki, ülkemizde dinini samimiyetle yaşayan, dinî vecibelerini yerine getirmeye çalışan çok büyük bir kitle var. Kur’ân-ı Kerim’in yüzlerce ayetinde belirtildiği gibi dinî vecibelerin ahlâkî mahiyetini belirleyen en önemli unsur, onların niyet ve irade dürüstlüğüyle yapılmasıdır. Din dilinde bu prensibi ifade etmek için en sık kullanılan kavram ‘ihlâs’tır.

İhlâs, “ibadetleri ve her türlü iyiliği gösterişten, menfaat hesaplarından arındırıp, yaptığını Allah için yapmak”tır. İslâm kaynaklarında amelde dürüstlük ve samimiyet ihlâs, konuşmada doğruluk ve dürüstlük de sıdk terimleriyle ifade edilir. İhlâsın zıddı olarak, sahte söz ve eylemler için riya (veya dalkavukluk), sahte inançlar için nifak (münafıklık) terimleri kullanılır.

Bin yıl önce Râgıb el-Isfahânin dediği gibi “küp içindekini sızdırır” (Zerîʿa, Kahire 1405/1985, s. 86). İnsan neyin peşinde koşuyorsa kendini ona adamıştır. İhlâs, kendini en başta Allah’a adamaktır. Peygamberimiz, gözü paradan başka bir şey görmeyen için “paranın kölesi” (abdü’d-dînâr) deyimi kullanır (Buhârî, “Rikak”, 10). Zira nasıl ki, toplumsal alanda köle “özgür olmayan insan” demekse, ruhî ve ahlâkî alanda nefsinin olumsuz güdülerinin kölesi olmuş insan da “özgür olmayan insan”dır.

Şimdilerde gerek siyaset ve bürokraside gerekse ekonomi ve medya gibi başka kamu alanlarında toplumsal rızayı oluşturabilme gücü oldukça yüksek olan bir -formel- dindarlar “sınıf”ının varlığından ve bu sınıfın bir tür ahlâkı yok sayan dindarlık........

© Karar