Muhtarın hanımı
Tanışmamız bir iftar vesîlesiyle oldu. İlkokul mezunu, boş zamanlarında elişi yapan, kendi hâlinde bir köylü kadını işte. Söz sohbet etmeyi severdi. “Âlalara âlâlanırız, pest ile pestiz” kuralınca onun gündemine uyum sağlardım. Havadan sudan, eltilerden konuşurduk. Oğlanlar işe girsin, kız evlensin, gerisi onun derdi değildi. Boş durmaz, elişi yapar satardı. “Gel bi kahve içelim” deyince marketten kahve alır giderdim. “Elin çok açık” diye iltifat ederdi. Arada bir, içinde tatlı olan tabaklar da gidip gelmeye başladı, iki ev arasında.
Eşi, muhtar adayı oldu, kazandı. Allah için çalışkan güzel hizmet eden bir adam. Hep koşturuyor. Komşum, artık, “muhtarın hanımı” oldu. Kahve dâveti, muhtarlıktan yapılmaya başlandı. Gittiğimde muhtarın koltuğunda oturur bulurdum. Adamın işi varmış, gelen giden olur diye hanımına emânet etmişmiş. İyi güzel, eşine destek oluyor. Zamanla anladım ki çağrılan, sâdece ben değilim. Emânet koltuk beklenirken can sıkıntısından sağ sol aranıyor. Bir şey daha fark ettim ama konduramadım. Fesat........
© Karar
