menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Edip Cansever ve şiirde psikolojik hâl

15 0
14.04.2025

Bir kasvet, bir sıkıntı, bir yalnızlık, hatta iletişimsizlik, Edip Cansever’in şiirini bir sarmaşık gibi sarmıştır sanki… “Çağrılmayan Yakup” öyleydi; adıyla var olamayan silik bir kişinin ‘sancı’sı mısralar içinde biteviye dönüp duruyordu.

Ad, var olmanın en belirgin işaretidir oysa. Yakup’un en büyük sıkıntısı bu! Adıyla çağrılmayışı, bilinmeyişi, fark edilmemek…

Cansever, “Ben Ruhi Bey”de de şiirin tüm boşluklarını benzer bir sıkıntıyla doldurur. Yine tiyatro türünün imkânlarına sarılmış bir uzun şiir. Öykülemeyle ilerliyor. Ana kahramanı Ruhi Bey. Çağrılmayan Yakup gibi bir huzursuz özne; sıkıntılı, gergin, uyumsuz, içe kapanık, yalnız…

Şiir, adeta bir öykü, bir tiyatro. Önce Ruhi Bey çıkar sahneye, hem anlatıcı hem kahramandır. “Gördüm ben bu yaşam boyu iniltiyi” der daha başta. İçindeki ‘acı’yı fısıldar. Tedirgindir, bir sır kabarmaktadır içinde. Söylemekten çekindiği, gizlediği ama artık dizginleyemediği, taşıyamadığı bir sır; “sıkıntıyı buruşuk bir iç çamaşırı gibi sakl[ar]…” Saklar saklamasına da!.. Nereye kadar? Bir ağaç gibidir Ruhi Bey; suskun, ama “kazılmış, oyulmuş yerlerinde” “Dışa vurmak istemediği” bir şeyler gizleyen bir ağaç gibi…

Cansever, bu huzursuz halet-i ruhiyeyi tasvirde oldukça başarılı.

Ve sonra “Ansızın bir rüzgâr” çıkar da anıların yapraklarını kımıldatır, sırrın üstündeki örtüyü savurur. “Ansak mı........

© Karar