Radyo haberciliğinde sesin gücü: Gazetecilere tavsiyeler
Bir haberin ne söylediği kadar, nasıl aktarıldığı da önemli. Haber dinleyicisi çoğu zaman sesi hatırlar, cümleyi değil.
Radyo başta olmak üzere sesli mecralarda bir haberin anlatım biçimi, en az içerik kadar kıymetli. Dinleyiciyle kurulan ilişki, sadece haberin doğruluğuyla değil; bu haberin hangi tonla, hangi ritimle ve ne tür duraksamalarla sunulduğuyla da ilgili. Bu yazıda, işitsel anlatımı güçlü kılan temel teknikleri ve bu tekniklerin somut karşılıklarını örneklerle ele alacağım.
1. Anlatımın dinamikleri: Tonlama, vurgu, duraklama
Radyoda haber seslendirmek sadece bir metni okumak değil, aslında kulağa duygu, netlik ve güven aşılayabilmektir.
Sesli anlatım bir bütün olarak düşünüldüğünde tonlama, vurgulama, konuşma temposu ve gerektiğinde es verme; her biri haberin algılanma biçiminde değişikliklere sebep olur. Uygun bir anda oluşan küçük bir sessizlik bile yeri geldiğinde en açık cümleden daha fazlasını ifade edebilir.
Journo’da Sevim Gözay’ın kaleminden “gazeteciliğin en uzun günü” olarak okuduğumuz 1999 Marmara Depremi’nde TRT ve NTV radyolarının tutumu bunu kanıtlayan iyi bir örnek. TRT FM’de 17 Ağustos’ta sabah saatlerinde yapılan ilk anonslar, olayın büyüklüğüne rağmen nispeten düz bir tonla sunulmuş, bu da halkta yeterince yankı bulmamıştı. Aynı saatlerde, NTV Radyo’nun bölgeye ulaşan ilk muhabirinin kelimeler arasında bıraktığı sessizlikler, olayın duygusal ağırlığını daha güçlü yansıttı ve dinleyicinin dikkatini topladı.
Teknik açıdan incelendiğinde; bir cümledeki anlam salt kelime seçiminden değil, seçilen kelimelerin edindiği vurgu durumlarından da etkilenir.
Konuşma ritmi de anlatımın önemli bir parçası. Hızlı okuma bilgiyi bayağılaştırır, yavaşlık ise dikkat kaybına neden........
© Journo
