Yapmadıklarınla İnsan Olmak
FARKLI bakardı.
Onu ilginç kılan buydu. Herkes klasik söylemlerle meramını ifade ederken, bizim gibi her şeyi bildiğini zanneden cahilleri sarsıp uyandırmak için tersinden yaklaşırdı.
Tersinden dedimse ters değil, yanlış anlamayın. Bakmaya alışık olmadığımız yerlerden tutardı ipin ucunu. Bu bizi şaşırtırdı. Ezberlerimizi bozardı. Konfor alanımızı da sarsardı tabi.
Başka türlü sırça köşklerden hiç ineceğimiz yoktu çünkü.
Birkaç ezberimizle her meseleyi çözmüş, hayatın sırrına vakıf olmuş gibi kibrin attığımız düğümlerini başka türlü çözmek gerçekten zor olurdu.
…
ŞAŞIRTIRTI evvela… Bu bizi tedirgin ederdi.
Sarsıcı girişinden sonra “Haydi bakalım çocuklar şu meseleye dair ne düşünüyorsunuz, söyleyin hele” dediğinde, bulduğu uygun ortamlarda bülbül gibi şakıyıp ortamın tozunu attıran biz toylar neye uğradığımızı anlayamaz, bildiklerimizi bile söyleyip savunamaz hâle gelirdik. Desteksiz atışlarımız son bulurdu. Bilgimiz kuruyan göllerde suyun çekilmesi misaline dönerdi. Oysa her birimiz kendimizi iyi bir hatip beller, esip savururduk.
…
ÖĞRETİCİNİN iyisi belli ki böyle oluyordu.
Güvendiğin bilgi ile sınanmak çok başka bir şey.
Altını üstünü, önünü ardını ve bağlamlarını tam olarak kavrayamadığın mevzuda bildiklerinin henüz ilim seviyesine ulaşmamış olduğu gerçeği acıklı bir hüzünle önüne düşüverirdi. Saçın önüne düşer Hanya ile Konya birbirinden tefrik olurdu. İlk tepki olarak üzülürdük. Mahcup olurduk. Ellerimizi ovuşturmaya başlardık. Başımız yerden kalkmazdı. Ama öyle bir toparlardı ki bizi yeniden azimle dolardık. Başta kederlensek bile sonradan yaptığımız değerlendirme bizi memnun ederdi. Olması gereken buydu. Yoksa çaylaklığımızın nasıl........
© İstiklal
