Somutlaşmamış Anlamların Sahte Kahramanlığı
GENELLİKLE yaşadığımız durum bu.
Somutlaşmamış anlamların peşi sıra giden, başı dönen, ne yapacağını bilmeyen, şaşırıp sersemlemiş sergerdanlardan pek bir farkımız yok.
Dilimizde kelimeler, kavramlar var. Döndürüp duruyoruz. Öylesine iştahla sözü havalandırıyoruz ki, değme gitsin.
Ancak sözlerimiz hep soyut… İspatı yok. Uygulama sahasına taşınamamış.
İşin nutuk atma kısmı tamam ama planlayıp ortaya koyma tarafı ya tamamen yok veya daima eksik.
Buna “Anlam somutlaşması eksiliği” diyebiliriz.
…
DURMADAN Allah’tan bahsediyor diyelim.
İzahlara girişiyor, zatından dem vuruyor, sıfatına dair cümleler kuruyor. Fiiline örnekler veriyor.
Varlıkları ne zaman yarattığını, kâinatı ne zaman tezyin ettiğini, gelişen aşamaları ve bu sırada Rabbimizin ne yaptığı gibi pek çok şeyi diline doluyor, kimi doğru ama çoğu yanlış ve zandan ibaret algısını gerçek bir olgu gibi dinleyenlerine sunuyor.
İlk bakışta yapılan dış gözlem açısından güzel, bunda ne kötülük var denilebilir. Doğru, ancak Allah’ın emirlerine karşı kayıtsız kalındığı sürece yani buyruklar somutlaştırılmadığı müddetçe bu aktarımların ne anlamı kalır kişisel yaşamda?
Soyut bir Allah anlatımından somut bir kulluk düzlemine geçilemediğinde hayat noksan kalıyor.
Oysa sahabeler bunun tam tersini yapmışlardı. Söz değil eylem öncelikli yaşamışlardı.
…
FAHR-İ KÂİNAT EFENDİMİZİN anlatıldığını........
© İstiklal
