Kana Karışan Sözlerin Olsun
HARABAT ehliydi. Münzevi yaşardı. Kimsenin iç dünyasını merak etmezdi. Karışmazdı. İma ile bile olsa bir göndermede bulunmazdı.
Kendine yetenlerdendi. Dış âlemden gelecek olana hayır demezdi ama özel bir talebi de olmazdı.
Emir kipiyle kimseye bir şey söylemezdi. En fazla rica ederdi. Bu hususlar yine muhatabın yararına olacak mevzularla ilgili olurdu.
…
KENDİSİYLE barışık idi.
“Evvela kişi kendisiyle sulh etmeli” derdi. Buna insanın fiziki yapısını örnek gösterirdi. Eğer organlar birbirine muhalefet ederek kavgaya tutuşsa vücut ülkesi kaosa sürüklenir ve anarşiye teslim olurdu ona göre. “Beynin, aklın, zihnin, kalbin birbirine hasım kesildiğini düşünün hele” diyerek konu üzerinde tefekkür etmemizi isterdi. Anlattığına göre bu barış sağlanamadığında, sulh devam ettirilemediğinde, herkes hakkına razı olmadığında önce psikolojik çatışmalar ortaya çıkarmış.
Psikolojik savaşın hüküm sürdüğü beden ülkesinde iniş çıkışlar çok olurmuş. Hava güneşliyken birdenbire mevsim kışa döner ortalık zemheri soğuğuna boğulurmuş. Dün sevgi ve hürmetle dolu olan biri ertesi gün düşmanlık süngülerini bilerken bulunabilirmiş.
Aslında anlattığı bugünün psikoloji profesyonellerinin sıklıkla dile getirdiği duygu durum değişikliklerinden farklı bir tablo değildi. Kişi kendisiyle barışamadığında, içerisinde sulhu sağlayamadığında selamet üzere yaşaması mümkün değildi. Kendisiyle kavga eden kişi elbette sevdikleriyle de niza ederdi. Kavga edecek bir mesele rahatlıkla bulabilirdi.
İnsanın iç âlemindeki huzursuzluk muhakkak etrafına taşardı ona göre. Mümkünü yok bütünüyle içeride tutulamazdı. Ne yapar eder bir fırsatını bularak dışarıya sızar ve orayı da kargaşaya boğardı.
…
SOSYOLOJİK savaşlar ona göre psikolojik........
© İstiklal
