Duygularım Yorgun
MUHABBETLERİN aranan adamıydı.
Bir araya gelmelerde eğer o yoksa ortam âdeta ruhsuz kalırdı. Neşe kaybolur, esprilere gülünmez, enerji düşerdi. Telafi etmeye çalışan arkadaşlarımız elbette olurdu. Gayretleri de az sayılmazdı. Sürekli yeni bir mevzu bulmaya çalışır üzerinde konuşulup tartışılsın diye ortaya heyecanla yuvarlarlardı ama daha önce yaşanmış olanların kıvamına bir türlü erişilemezdi. Sonunda ortak karar alınır ve “Neşenin Pîrini arayalım” denirdi. Aranırdı. Geliyorum derse ortalık birden alevlenir herkes keyiflenirdi. Evden çalıştığından mazeret beyan ederse ısrar edilir hatta alması için bir arkadaş arabasıyla giderdi. Daha kapıda görünür görünmez sanki görünmez bir el tarafından muhabbetin közü karıştırılmış gibi olur ve alev bariz bir şekilde hissedilirdi.
Söz yumağı açıldıkça açılır, nükteler çift kanatlı kuş misali havalanır ve gönüller rûşen olurdu. Sabaha doğru bedenler yorgun olsa bile ruhlar şen ve şatır olarak evlerine dönerdi.
…
UZUNCA vakittir görünmezlik perdesinin arkasında gizlenmişti. Ortamlardan elini eteğini çekmiş hasta olan annesine kendisini adamıştı. Arayanlara “Validem biraz hallensin geleceğim” dediği için mevzunun hassasiyetini dikkate alarak rahatsız etmekten çekinildiğinden ısrardan vazgeçilmişti.
Geçenlerde bir park yürüyüşü sırasında aniden karşılaştım. “O neşemizin pîri ne alemdesin?” diye hasretle kucakladım. Banka oturduk. Bir süre sessizlik oldu.
“Neşenin pîri, pire gibi küçüldü” dedi. Kavrayamadım önce. Anlattı.
Velide hayatın öte yakasına kanatlanmış. Uzun bakım sürecinde daha çok bağlanmışlar birbirilerine. Ayrılışı sancılı olmuş. Kimseyi arayıp haber........
© İstiklal
