menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bir Füsun Oldu Bana

16 0
18.01.2025

MECNUN olarak bilinirdi.

Gerçekten öyle miydi bilmiyorum ama onu ünleyen böyle ünlerdi.

Tuhaf yanları vardı. Duymak istediğini duyar hemen oradan bir muhabbet kapısı açar ve sohbet kazanını öyle harlardı ki, saatlerce sürerdi. İşine gelmeyeniyse duysa da duymazdı. Tepki vermezdi. Elindeki çubukla toprağın üstüne çizgiler çizer onlara hayretle bakar ve dalıp giderdi.

Bu elbette dikkat çekerdi çevreden ve sorarlardı: “Ne oldu?”

Gözlerini kısıp bir süre toprağa bakıp oradan alacağını aldıktan sonra yavaşça başını semaya doğru kaldırarak bulutları selamlar ve şöyle derdi: “Bir füsun oldu bana…”

KAHKAHALARLA gülerlerdi. Hem de dakikalarca.

Soru sormalarındaki esas maksat zaten buydu. Bildikleri cevabı tekrar duymak ve kendilerine bir eğlence çıkartmaktı tüm amaçları.

Hayret ettiğim husus, Mecnun bunu zaten bildiği halde neden onlara fırsat veriyordu?

Üstelik o gülenleri kendilerinden daha iyi bildiğine adım gibi eminim. Yıllardır içlerinde yaşıyordu çünkü. Ayrıca İlm-i Sima’ya vakıf olduğu da aşikârdı. Bu durumu gördüğümde kendime “Oğlum bunda başka bir iş var ama ne?” deyip dururdum içinden.

HEYBESİ omuzunda, bastonu elinde gezerdi.

Uzaktan baktığınızda mühim bir işi olduğunu sanırdınız ama aslında bir tarlası, bağı, bahçesi olmadığından muradı iş görmek değildi. Belli ki başka bir gaye ile geziyordu.

İzmir’in bir küçük kasabasında evladı olduğu duyulmuştu. Ama bırakın yaşını veya ne iş yaptığını, kız mı erkek mi olduğu bile bilinmiyordu.

Kendisi de vaktiyle orada yaşamış Tokat’ın Niksar’ına her ne sebeptense sonradan gelip........

© İstiklal