Bilenin Malumu Olan Meçhulüz Biz
GİZEMLİ olmayı severdi. Kolay kolay kendini açık etmezdi. Mestur yaşardı.
Sabah namazlarını her gün şehrin bir başka camisinde kılar namaz çıkışı caminin bahçesinde veya çay ocağında insanların içine karışır muhabbetleri sessizce dinlerdi.
Çoğunlukla bu böyle olurken bazı uyanık kalpler kendisinde bir şeyler sezdiğinde onlara yakınlık gösterir kalbini onlara katık ederdi.
Bu sebeple neredeyse her semtte kendisine aşina olanlar bulunurdu.
Kim olduğunu soranlar olduğundaysa isim cisim belirtmez sadece “Bilenin malumu olan meçhulüz biz” diyerek kapatırdı meseleyi.
…
“YÂRİN sinesinde gizli olmak kadar muhteşem bir şey ver mı erenler” cümlesi de onun dilinden kolay kolay düşmezdi.
Varlığı yoklukta bulmuştu belli ki… Aşikâr olmayı değil nihan olmayı seçmişti. Hayatı yaşama üslubu buydu. Kim bilir, tevazu perdesinin yıkılıp kibre bulaşmamak için kendine mahsus geliştirdiği bir yöntemdi. Klasik edebiyatımızda sıkça kullanılan “Nihan” onun yaşam örtüsü olmuştu.
…
NİHAN, özlenip beklenen demek. Sadece birbirinin bildiği gayrıya kapalı olan bir durum.
Burada bekleyen ve beklenen kim belli değildir, sırdır.
Yeryüzünün üstünde gökyüzünün altında nicesi vardır ama onlar sadece birbirinin malumu, diğerlerinin meçhulüdürler.
Ayan olmazlar. Biri diğerinin gözbebeğidir ve oraya bakmak başkasına yasaktır.
Gözbebeğinde........
© İstiklal
