Adı Letafet Kendi Zarafet
DOKUMACILIK yapıyorlardı.
En iyi kilim ve yine en iyi dokuma halılar onların hânesinden çıkardı. Yörede bu işin ticaretini yapanlar hemen “Bu Nurlu Nenenin dokuması” derlerdi. Gerçekten nurluydu. İçi gibi dışı da aydınlıktı. İşine hile hurda karıştırmadığı gibi böyle yapanlara müsamaha göstermez mümkün olduğu kadar onlardan uzak dururdu. Çevresinde kendisinden feyz alanlara da en çok “İnsan nurâniyetli olmalı” öğüdünde bulunurdu. Lakabını da zaten buradan almıştı.
Giyim kuşamına önem verirdi. Estetik onun için mühimdi. Sanata yatkın olan ruhunu bunlarla bezerdi. Avuç içleri ve parmakları kınalı olurdu. Âdeta dokuduğu kilim ve halılarla bir âhenk oluştururdu.
Nurlu Nene aslında bir güzellik avcısıydı. Hayata dair tüm güzelliklere tâlipti. Bu sebeple güzel görüp güzel düşünmeyi ilke hâline getirmişti. Çalışanlarını motive etmek için “Gençler Valide Sultanların ve diğer tüm saray mensuplarının kıyafet ihtiyacı Tokat atölyelerinde üretilmiştir. Zümrüt taşlarla bezeli kuşaklar burada dokunmuştur, haydi göreyim sizi” derdi.
…
NURLU Nene hayalleri olan biriydi. Ona başkalarını da ortak etmeyi seven bir paylaşım ahlakına, cömert bir gönle sahipti. Plan ve programla hareket ederdi. Sürekli yeni projeler üretirdi. Yaşadığı zorlukları böyle aşmış olduğundan kendisini sürekli geliştirmeyi ilke hâline getirmişti. Üzüntü ve sevinci genellikle bir arada yaşardı ama dışarıya sevinç kısmını yansıtırdı. İçinden çıkamadığı bir durum olduğunda evlerinin önündeki büyük tomruk üzerine oturup semayı seyreder, gökyüzüne bakarak içine ferahlığın rahmet damlalarını düşürmeye çalışırdı.
…
SIKINTILI günlerdi yine.
Bir evlat bekliyorlardı. Torununu merak ediyor gizli açık dualar ediyordu. “Hayırla gelsin, hayırlı olarak gelsin” diyordu niyazlarında. Doğum yaklaştıkça dışarıda oturup semaya dalışları çoğalmıştı.
…
TEBESSÜMLE doğmuştu bekledikleri evlat.........
© İstiklal
