menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Hegemonyanın Dini

5 0
14.02.2025

Tarih, dinin yalnızca manevi bir kılavuz olmadığını, aynı zamanda siyasi ve kültürel egemenliğin de temel anahtarı olduğunu ortaya koyar. Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküş dönemi, Avrupa için dini yeniden sorgulama fırsatı sunmuştu. Batılılar, Osmanlı'nın kültürel etkisi altındayken, kendi topraklarında da Katolik Hristiyanlığı gözden geçiriyorlardı. Keşifler çağıyla zenginleşen kıta, ilk önce sanatta ilerlemeler kaydetti; ardından dinlerinde reformlar gerçekleştirdiler. Rönesans ve Reform hareketleri, Osmanlı'nın Avrupa üzerindeki hakimiyetinin sonunu getiren dönüm noktaları olarak tarihe geçti.

Avrupa, zenginleşmeyle beraber yeni bir atmosfer soluyordu. Geçmişteki tüm başarısızlıklar Katolik misyonuna yükleniyordu. Böylece Katolik öğreti aşağılanırken, Protestanlık yükselişe geçti. Avrupa, dünyaya hakim olmuş ve bu üstünlüğünü yeni bir dini tasarımla pekiştirmişti. Bundan sonraki adım, bu yeni dini yaymak ve farklı coğrafyalara taşımaktı. Sömürgecilik ve Emperyalizm, bu süreçte sistem haline geldi ve hızla yayıldı.

Detaylara çok girmeden ifade edelim: Avrupa'nın hegemonyası Amerika'ya devredilirken de benzer bir strateji izlendi. Amerika Birleşik Devletleri, Evanjelizm ile kendi dini kimliğini oluşturarak Avrupa'dan ayrıştı. Bu sayede, ABD hegemonyası altında Evanjelizm yükselişe geçti. Bu tür ikincil dinler, toplumları farklılaştırma amacıyla birer araç olarak kullanıldı, tıpkı Protestanlık gibi.

Bunlar, dinlerin toplumsal ve politik yapıları nasıl şekillendirdiğinin somut örnekleridir. Hegemon güçler, dinleri kullanarak kendi dönemlerinde ve coğrafyalarında toplumların kimliklerini........

© İstiklal